Geçen hafta Dakka’da Ahmed Rajib Haide isimli anti-İslamcı blog yazarı, İslamcılar tarafından dövülerek öldürülmüştü. Hükümet bunun ardından, toplumsal gerginliği artıranlara karşı sert tedbirler alınacağını söyleyerek, gazetecileri ve blog sahiplerini Muhammed’e hakaret eden yazılar yayınlamamaları konusunda uyarmıştı. (Dikkatinizi çekerim, uyarılanlar cinayeti işleyenler değil, kurbanlar!)
Geçtiğimiz Cuma günü de yine Bangladeş’te çıkan olaylarda yüzlerce İslamcı polisle çatışmaya girerek, “ateist blog yazarlarının” öldürülmesini talep etti. Cuma namazından çıkan yobazların (bilmem bu benzerlik size tanıdık geldi mi) şehir merkezlerinde gerçekleştirdikleri eylemde 4 kişinin öldüğü, yaklaşık 200 kişinin de ağır yaralandığı bildirildi. Bunlardan 20 tanesi gazetecilerden oluşuyor.
Bu tür din içerikli eylemlerde benim en çok dikkatimi çeken, güya inanılan dinin ilkeleriyle ters düşen davranışlar değil (ki gerçi bu durumda karşımızda "kafirleri bulduğunuz yerde öldürün" diye emreden bir din olduğu için bu söylem zaten geçerisz hale geliyor), insanların yüzüne yansıyan katıksız nefret ifadesi... Adeta "din size insanlığınızı unutturup bunları yaptırabilir" sözünün vücut bulmuş halidir bu ifade. Fazla söze gerek yok. Bir barış, adalet ve hoşgörü dini: İSLAM.