The Science Of Sleep (Rüya Bilmecesi)

 

Yönetmen: Michel Gondry (2006)

(IMDB) 

 “Çok yoruldum. Artık uyanacağım.”

 

  Türkçeye "Rüya Bilmecesi" olarak çevrilen The Science of Sleep, uyku ve rüyalar hakkında yapılmış en güzel filmlerden biri. Enfes bir rüya anlatımıyla, mükemmel görsellikle ve hepsinden öte, uykudaki düşüncelerin absürd bilinçaltı etkilenimlerini takdire şayan bir yaratıcılıkla ortaya koyan, hakkı yenmiş ve Hollywood’un egemenliğindeki sinema dünyasında Inception gibi benzer konulu ama bence gereksiz ve başarısız filmlerin gölgesinde kalmış bir yapıt bu. Yönetmen Gondry'i Eternal Sunshine of the Spotless MindHuman NatureMood IndigoThe Green Hornet gibi filmlerinden ve çeşitli belgesel ve müzik kliplerinden tanıyoruz.

   Film, Cannes’da 'En iyi müzik ödülü' kazanmış. Müzikler Jean-Michel Bernard'a ait. Başrollerde Amores Perros, Motorcycle Diaries, Babel ve Bad Education gibi filmlerden tanıdığımız ve şahsen hangi filmde oynarsa o filmi seveceğimi bildiğim Meksikalı oyuncu Gael Garcia Bernal ve yönetmen Lars Von Trier'in favori kadın oyuncusu Charlotte Gainsbourg var.

   (Bu yazı SPOILER içermektedir.) 

 

 

   Rüyayla gerçeği ayırmakta zorlanan, adeta rüyalarında daha çok şey yaşayan Stephane, kapı komşusu Stephanie’ye aşkını, rüya yapım laboratuvarında resmen icat eder. Filmin çoğunun Stephane’ın rüyasında geçmesi nedeniyle konuşulan dil sürekli değişir; rüyalarımızı hangi dilde görürüz? Film boyunca İspanyolca, İngilizce ve Fransızca arasında sürekli gidip geliriz. Büyüleyici olduğu kadar komik de bir film, birkaç kez izlendiğinde her seferinde yeni şeylerin fark edildiği türden hem de. Kusturica’nın filmlerini, özellikle Arizona Dream’i hatırlatıyor.

 

Filmden bazı sahneler ve replikler:

 

  • Stephane: Merhaba. Hayatındaki yeni yalancı benim.
  • Stephane, rüyasındaki uyku laboratuvarı StephaneTV'de PSR’ın ne olduğunu anlatır:

Stephane: PSR (Paralel Senkronize Rastgelelik); bugünün konusu bu ilginç beyin anomalisi. İki insan ters taraflara doğru yürür, aynı anda aynı kararı verip sonra onu yine aynı anda değiştirir, ve değiştirir, ve değiştirir. Matematiksel bir dünyada bu iki insan sonsuza kadar bir kısırdöngü içinde bunu yaparak kalırlar.

  • Düzenlilik üzerine:

Stephanie: Rastgelelik, başarılması zor bir şeydir. Dikkat etmezsen düzenlilik, gelip onu bozar.

Stephane: Kahrolsun düzenlilik!

 

  • Stephane, Stephanie’ye hediye olarak 1 saniyelik bir zaman makinesi yapar. İşin ilginç yanı, makine çalışır!

 

 

 

  • Stephanie’nin yapacağı maketle ilgili dahiyane yorum:

Stephane: Yani teknenin içinde orman mı olacak? Dahiyane bir fikir, sanki Nuh’un gemisinin vejetaryen hali gibi!

 

  • Stephane: Beyin evrendeki en karmaşık şeydir, ve hayret verici bir şekilde burnun tam arkasında bulunur!
  • Stephane, Stephanie’yi neden sevdiğini anlatır:

Stephane: Onu seviyorum, çünkü elleriyle birşeyler yapıyor, icat ediyor yani. Sanki sinapsları direk parmaklarıyla birleştirilmiş gibi. 

Bunu der ve parmaklarını oynatarak, birleşmiş sinapsların nasıl hareket ettiğini elleriyle gösterir. "İşte böyle!"

  • Stephane: Biri iç geçiriyorsa, istediği şeyi elde edememiş demektir.
  • Stephane, Stephanie’'nin sorusunu yanıtlar

Stephanie: Neden ben?

Stephane: Çünkü geri kalan herkes sıkıcı.

  • Stephane’ın, dünyadaki felaketleri konu alan takvimini (her ayı bir felaket resmiyle canlandırmıştır) iş yerindeki arkadaşlarıyla paylaştığı ve onu rüyasında halka arz edip yoğun ilgi topladığı sahneler muhteşemdi. Sonunda sahneye çıkıp, “Bu takvimi felaketlerde ölen kurbanlara adıyorum" şeklindeki açıklaması ve bunun üzerine yaka paça sahneden indirilişi, absürt komedi sevenlere çok lezzetli gelecektir. 

   

  • Stephanie ile pamuktan yaptıkları bulutları havaya atarlar, ama bulutların havada asılı kalabilmesi için piyanoda uygun melodinin çalınması gereklidir; doğru akoru bulunca bulutlar havada asılı kalır ve Stephane bilimsel çıkarımını patlatır:

Stephane: Her yapının kendi tınlama frekansı var. Tek yapman gereken doğru zamanda, doğru akora basmak!

 

  • Stephanie Stephan'ı eleştirir.

Stephanie: Gerçekleri çarpıtmak gibi bir sorunun var senin. Bütün dünyadaki kadınlarla olsan bile kendini reddedilmiş hissedeceksin.

  • Stephanie’nin yine elleriyle yaptığı kırmızı battaniyenin üzerinde, koşan vahşi hayvan motifleri var ve bunlar gerçekten de koşuyorlar! Görsel efekt diye buna denir işte.

 

 

 

  • Stephane’ın duvarındaki posterlerden The Smiths ve The Cure dinlediğini anlıyoruz. Bu da güzel bir ayrıntıydı bence, böylesine yaratıcılığı olan bir insan da başka ne dinler ki zaten :)  İki müzik grubuna da güzel bir jest olmuş; filmi izledilerse gurur duyduklarına eminim.
  • Filmin en çok güldüğüm iki sahnesinden biri: Stephane, rüyasında içler acısı bir Fransızcayla Stephanie’ye mektup yazar ve onu kapısının altından atar. Mektubu yazarken kendisini ufak bir cüce, yazdığı mektubu da kendisinden üç kat büyük ve yüzlerce sayfalık bir Kutsal Kitap olarak hayal eder. Ama sonra pişman olup mektubu elbise askısıyla kapının altindan geri almaya çalışır (ve aldığını da sanır, ama rüyadadır).

 

  •    Diğer bir komik sahne de, Stephane’ın Stephanie’nin evinde yakalanınca ışık açıldığı anda kendisini yatağa atıp “Beni görmemiş gibi davranabilir misin?” diyerek yüzünü çarşafa gömüp saklandığını sandığı sahneydi. Onun, kafasını toprağa gömen bir devekuşu gibi davrandığı bu sahneyi ne zaman izlesemm gülerim sanırım :)
  • Selofandan yapılmış sular, karton kutulardan yapılmış high-tech şehir maketleri, şehrin üzerinden uçarak süzülen Stephane (bu sahneler belli ki su altında çekilmiş).

  • Stephane’ın, uyku sırasında REM hareketlerini kaydetmek umuduyla, kendi göz kapaklarına yapıştırdığı bantlara takılı iplerin bağlı olduğu kaset çalarla rüyalarını kaydetme deneyi,
  • Stephanie’nin ranzasının dev bir kayanın üzerinde sıcacık bir mağara gibi tasvir edilişi,

 

.......ve buna benzer başka pek çok ayrıntının işlendiği Science of Sleep, bu tarzı sevenlerin vakit geçirmeden izlemesi gereken bir film. Uzun lafın kısası bu film anlatılmaz, izlenir. 

Yorumlar (1) -

Yorum ekle