Hristiyanlık 2. Bölüm (tarihçesi ve mezhepleri)

KİLİSE TARİHİNE KUŞBAKIŞI 

1. Patristik Hristiyanlık: MS 95 - 590 (Bu döneme "Kilise babaları dönemi" de denir.)

2. Medieval (Orta Çağ) Hristiyanlığı: MS 590 - 1517

3. Modern Hristiyanlık: 1517’den günümüze dek

1.  Patristik Hristiyanlık

a) Apolojetik dönem: Vahiy bölümünün tamamlanışı takriben MS 95’te başlıyor ve İznik Konsili'ne kadar (MS 325) sürüyor. Bazıları bu dönemin Konstantin’in Hristiyanlığa döndüğü tarih olduğunu da söylemektedir. 313’de özellikle Avrupa'daki Hristiyanlar üzerine olan baskı ve zulüm tamamlanıp, yerini bir azınlık olmalarına rağmen hoşgörüye bırakmıştı. Bu dönemde de kilise kendisini putperest fikirlerden hem teolojik, hem de politik anlamda korumak zorunda kalmıştı. 

  

b) Polemikler dönemi: Gregory (Kilise babalarının sonuncusu Papa'ların ilki) 325 ile başlar ve 590’da biter. Politik etkiyle kilise büyüdü. Ama ne yazık ki, içten bozulma başladı. 392’de İmparator Theodosius Hristiyanlığı Roma’nın tek resmi dini haline getirdi. Fakat doktrin bozuklukları ortaya çıkmaya ve konsiller yapılmaya başlandı. 

2. Medieval (Ortaçağ) Hristiyanlık 

a) Papalık hiyerarşisi dönemi

b) Skolastik ya da Sitematizasyon dönemi 

   Ortaçağ kilisesinin mistikleri belli başlı bazı ortak konuları vurguladılar: 

—Mutlak fakirliği ruhsallaştırmışlardır. İçsel bir kendini feda etme sistemi içinde fiziksel zayıflığı tercih etmişlerdir.

—Dinsel gerçeklerle dışa vurulan imanın aynı zamanda deneyimi de olduğunu vurgulamışlardır.

—Tanrı gibi olma kavramını vurgulamışlardı. Mistiğin amacı sınırlı ve günahlı kişiliği düşünceyi, istemi, hissedişi Tanrı gibi feshetmeye çalışmışlardır.

—Mistizmin Tanrıya doğrudan ve aracısız ulaşması ortaçağ kilise yaşamı ile tezat oluşturuyordu. Çünkü ortaçağda Tanrıyla ilişki sakramentler ve rahipler sayesinde mümkün görülüyordu.

—Basit bir iman ve Tanrı’yla yürüme söz konusuydu. Mantık değil, içsel tanrısal ilişki onları yönlediriyordu. 

Resim: Malleus Maleficarum

"Şüphe duyanlar şeytanın suç ortağıdır." 

   Bu cümle Orta Çağ'da engizisyon mahkemelerince cadı avlarının kaynak kitabı haline gelen ve o amaçla kullanılan Malleus Maleficarum (Şeytan Çekici) isimli kitaptan alıntıdır. 1486 yılında Heinrich Kramer tarafından yazılan kitapta şeytanla işbirliği içinde olan kişilerin nasıl tanınacağından tutun da, cadı olduğundan şüphe edilen kişilere nasıl işkence edileceğine kadar birçok "aydınlatıcı" bilgi bulunur ve kitap, o çağlarda bir nevi "cadı avcısının el kitabı" görevi görmüştür. Batı dünyasında din ve şeytan korkusu kaynaklı bu tür toplumsal cinnetler, ancak BİLİMİN ilerlemesi ve bilinmeyene açıklık getirmeye başlamasıyla gücünü kaybetmiştir. 

3. Modern Hristiyanlık 

a) Protestan Reformu ve Polemik İnanç Açıklamaları dönemi: Bu Martin Luther’in 95 maddeyi kilise kapısına asması ile başlar ve Westfalya Barışına kadar (1648-50) sürer. Bu dönemde dört temel gelenek ortaya çıkmaktadır: Luteren, Reform, Anabaptist ve Anglikan. Bu hareketlere Romadan da bir tepki hareketi gelmiş ve özellikle Cizvitler bu dönemde ortaya çıkmıştır.

b) Rasyonalizm ve Uyanış dönemi: 1650’den Fransız devrimine kadar süren dönemdir (1789). Nedensellik çağı olarakda bilinir. Kilise aydınlanma etkileşimi altındadır. İngiltere’de büyük kilise uyanışı (Wesley) ortaya çıkar ve Amerika’da da aynı  uyanış görülür (Edwards ve Whitefield). Bu uyanış döneminde özellikle kilise hümanizme karşı büyük bir duyarlılık içine girmiştir.

c) Gelişim dönemi: 1789’dan 1.Dünya Savaşına dek süren dönemdir. Özellikle politik değişimler Amerika ve Fransız devrimi gibi olaylar sosyal değişimi de beraberinde getirdiği için (Endüstri devrimi) bu dönemin başlangıcı hep bunlarla şekillenmiştir. Bu arada Darwin teorileri ve Alman ilahiyatçılarının (yüksek eleştiri) eleştiri metodları kiliseyi belli bir baskı altına alır ve modern liberal teolojinin doğmasına neden olur.

d) İdeolojiler dönemi: 1914 (1.Dünya Savaşı)’ndan bugüne kadar gelişen dönemdir. Yeni tanrılar türemiştir. Bunların çoğu sekulerism olarak ortaya çıkar. Komunizm, Nazizim, Faşizim, Teolojik Liberalizm, sosyalizm, ekümenizm, individualizm, humanizm hep birbiri ile yarış halinde ideolojiler olarak yer almaktadırlar. Bütün bunlarda evangelikalizm dediğimiz bir karşı yapılanmayı da oluşturmuştur. Denominayşianalizm ve Pentekostal /Karizmatik hareketlerde aynı dönemde doğmuştur.

Hristiyanlik'ta ana mezhepler: 

1. Katolik 
2. Ortodoks
3. Protestan 
4.  Anglikan (Protestanlığın bir kolu da sayılabiliyor) 

KATOLİK KİLİSESİ 

   Hristiyanlığın Roma Kilisesi tarafından savunulan temel mezhebi; Papa, dinin temsilcisi ve Havari Petrus´un yerini almıştır. Kilise evrenseldir, uzayda ve zamanda tekdir. Papa asla yanılmaz, Hristiyanlığın tek temsilcisidir. 1. yüzyılda Papalık laikti ama 2. yüzyıldan sonra piskoposluk sistemi sonucunda Papalık sistemi doğdu ve ardından Vatikan etkisi altında Kutsal Roma İmparatorluğu kuruldu. Yüzyıllar boyunca siyasi ve hatta askeri bir güç olarak Hristiyanlık dünyasının çoğunluğunu baskıyla yöneten Katolikler, günümüzde görünür bir güç talebini oluşturmuyorlar, Vatikan artık daha çok ekonomik bir yatırım potansiyeli görünümündedir.

Şekil: Dünyada katoliklerin dağılım haritası 

   Katolik Mezhebi'nde papazların başlıca görevleri, vaftiz, tövbe, çile, günah çıkartma, hasta ve ölüm döşeğindekilere yağ sürme, evlenme vb. takdis törenlerini yönetmektir. Temelde aynı inançları paylaşmakla beraber, ayrıntılara ait konularda Katolik Mezhebi'nden ayrılarak ortaya çıkan bazı küçük mezhepler vardır: 

1- Keldani Mezhebi

2- Ermeni Mezhebi

3- Süryani Mezhebi

4- Maruni Mezhebi

5- Kıpti Mezhebi 

   Katolik Kilisesi veya Roma Katolik Kilisesi, ruhani başkanı Roma Başpiskoposu (Papa) olan, en fazla cemaate sahip Hristiyan mezhebi. Dünyada yaklaşık 1,2 milyar mensubu vardır. Katolikler yoğun olarak Güney Amerika'da ve Avrupa'nın güneyinde bulunurlar. 

 

   Katoliklik, Kutsal Ruh'un kaynağı, İsa'nın tanrısal yönü, geleneklere verdiği önem, dini törenler ve Havari Petrus'un halefi kabul ettiği Roma Başpiskoposu'na (Papa) verdiği ayrıcalıklarla diğer Hristiyan mezheplerinden ayrılır. Papa'nın yanılamayacağı 1870'de alınan bir kararla resmileşmiştir.

  • Katolik Kilisesi azizlere ve Meryem'e diğer kiliselerden daha fazla kutsiyet verir.
  • Sadece erkekler papaz olabilirler. Evlenemezler, cinsel ilişkide bulunamazlar.
  • Katolik Kilisesi boşanmaya, kürtaja ve suni döllenmeye karşıdır.
  • Günah çıkarma çok önemli bir yer tutar. 

Resim: Petrus (Aziz Peter)

   Mezhebin ilk kurucusu havarilerden Petrus'dur (Aziz Peter) , bu nedenle Papalar, Petrus'un vekili sayılırlar. Katolikler Kutsal Ruh'un kaynağı ile ilgili bir tartışma sonucu Ortodoksluk'tan ayrılmışlardır. Ortodoksluğa göre Kutsal Ruh, Baba'dan çıkmışken Katolikler'e göre Baba ile Oğul'dan çıkmıştır.

   Bu ayrımın sonucunda Roma Kilisesi 1054 yılında Ayasofya'ya gönderdiği bir belgeyle Ortodoksluk'tan tamamen ayrılmıştır ve iki kilise karşılıklı birbirlerini aforoz etmişlerdir. 1204 yılında 4. Haçlı Seferleri sırasında, Haçlı ordusunun İstanbul'u yağmalayıp Ortodoks kiliselerini basması ve Ortodoks rahipleri öldürmesi sonucu nefret daha da artmıştır. 

Katolik inanç sistemi  

  • Papa, İsa'nin havarisi Petrus'un vekilidir. Dini konularda asla yanılmaz ve Roma Kilisesi baş kilisedir.
  • Roma Kilisesi Kutsal Ruh tarafından idare edilir ve evrenseldir.
  • Kutsal Ruh, Baba ve Oğuldan çıkmıştır (Ortodokslar sadece Baba'dan çıktığına inanırlar)
  • İsa hem insan, hem tanrı tabiatına sahiptir.
  • Meryem günahsız olup, bakiredir. Şefaatte bulunma yetkisi vardır.
  • Azizler şefaatte bulunabilirler.
  • Komünyon (Efkaristiya) ayininde ekmek mayasız olmalıdır.
  • Günah çıkartma ve papaza itiraf gereklidir.
  • 7 sakrament vardır (Efkaristiya, Vaftiz, Güçlendirme, Evlilik, Ruhbanlık, Tövbe=itiraf, Kutsal yağ sürme)
  • Ruhban sınıfı evlenemez. Ancak ruhban sınıfına dahil olanlardan diyakon (diyakozlar) evlenebilirler.
  • Bu güne kadar toplanan 20 konsilin kararları da kabul edilmelidir.
  • Cuma günleri et ve yağlı yiyecekler yenilmez. 

Kilisenin 7 sakramenti  

   Sacrament, sır veya gizem anlamına gelir. Protestan kiliseleri genellikle sadece 2 sakramenti (vaftiz ve efkaristiya) kabul eder.

  • Vaftiz: Hristiyanlığın kabulünün ikrarı.  
  • Evharistya (Kinonia - komünyon): Ekmek ve şarap ayini.
  • Krizmasyon: Elçisel kilise geleneği, Kutsal Ruh ile güçlendirme.
  • Tövbe ve Günah İtirafı: Ruhani kişiye, işlenmiş olduğu günahı itiraf etme, tövbe etmek.
  • Yağ sürme: Hasta ve ölüm döşeğindeki insanları, özel-kutsal yağlar sürerek kutsama eylemi.
  • Ruhbanlık: Rahiplik, Tanrı'ya ve kilise topluluğuna hizmet etmek için kendini adamış kişiler, ruhani görevliler.
  • Evlilik: Evlilik antlaşmasıkutsaldır ve bozulamaz. Boşanmak günah ve yasaktır.

 

   

 

Resim: Vaftiz; Hristiyanlığın kabulünün ikrarı. 

Holy Grail (Kutsal Kase)

   Kutsal Kase, Son AkşamYemeği’nde Hz. İsa’nın su veya şarap içmek için kullandığı ve Arimatealı Yusuf’un çarmıha gerilen Hz. İsa’nın kanını doldurduğu kadeh olarak bilinmekteydi. Kutsal Kase, Hz. İsa’nın kadehi olarak kabul ediliyordu.Tarihte “Sangreal Belgeleri” adıyla anılan belgeler de inanışa göre Kutsal Kase ile birlikte gömülmüştü. Belgelerin bin yıldır Tapınak Şövalyeleri tarafından korunduğuna inanılıyor. Tapınak Şövalyeleri’nin sahip olduğu kudretin kaynağı olarak Kutsal Kase gösteriliyor.



   Tapınak Şövalyeleri’ne göre Kutsal Kase bir kase değil. Kase efsanesinin yani ayinde kullanılan kadehin dahice düşünülmüş bir alegori olduğunu iddia ediyorlar. Belki de Kutsal Kase efsanesindeki ayinde kullanılan kadeh, başka bir gücün cisimleşmiş halidir. Kutsal Kase insanlık tarihinin en çok aranan hazinesidir. Efsanevi Kase hikayelere, savaşlara ve bitmek tükenmek bilmeyen sorulara neden olmuştur. 

VATİKAN DEVLETİ

   İtalya'nın tarihiyle hemen hemen aynı tarihe sahip olan dünya Katolik dininin merkezi kabul edilir. 0,44 km² alana sahiptir. Vatikan Neron’un yüzlerce hristiyanı yakarak katlettiği Vatikan tepesinde kurulmuştur. Burası, Ortaçağ’da sıtmanın kaynağı olan bataklığın çevrelediği bir tepedir. 

Resmi ismi: Holy See (Vatican City) yani Kutsal Şehir 

Yönetim biçimi: Seçime Dayalı Mutlak Monarşi. Pontificio ruhban sınıfı tarafından yönetilir. Devlet başkanı Papa'dır. 

Endüstri: Mozaik ve üniforma imalatı, dünya çapında finans ve bankacılık aktivitesi 

Para birimi: Euro (EUR) 

Resim: Vatikan'ın arması 

 

Resim: Vatikan'ın bayrağı 

Beyaz, papanın melekliği; sarı da Tanrı'nın güneşi ile özleştirilmiştir. Ayrıca önemli olarak sarı tarafta Papanın başına taktığı taç gösterilmiştir. Papalık tarafından kutsal ilan edilmiş resmi Vatikan bayrağıdır. Anahtar her Hristiyan mezhebine önemlidir.

  

Resim: Papa XVI. Benedictus (Papa olmadan önceki ismi Joseph Alois Ratzinger'dir.)

   Vatikan'ın üye olduğu uluslararası örgüt ve kuruluşlar: CE (Avrupa Konseyi), IAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı), ICFTU (Uluslararası Serbest Ticaret Birlikleri Konfederastonu), Intelsat (Uluslararası Telekomünikasyon ve Uydu Örgütü), IOM (Uluslararası Göçmen Teşkilatı), ITU (Uluslararası Telekomünikasyon Birliği), NAM, OAS (Amerika Devletleri Teşkilatı), OPCW (Kimyasal Silahları Yasaklama Organizasyonu), OSCE (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü), UN (Birleşmiş Milletler), UNCTAD (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı), UNHCR (BM Mülteciler Yüksek Komiserliği), UPU (Dünya Posta Birliği), WHO (Dünya Sağlık Örgütü), WIPO (Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı), WToO (Dünya Turizm Örgütü), WTrO (Dünya Ticaret Örgütü). 

 

   1929'da İtalya Devleti'yle Kilise arasında Patti Lateranensi antlaşması imzalanmış, bu antlaşmayla ülkenin resmi dininin Katolik dini olduğu ve Roma'nın kutsal bir şehir olduğu ilan edilmiştir. 

Resim: Vatikan'ı koruyan İsviçreli askerler Papa ile birlikte

   Geçmişte, İtalya Devleti ile Kilisenin ilişkileri dönüşümlü olmasına karşın, İtalya Krallığı kurulduktan sonra "Özgür Devletin İçinde Özgür Kilise" prensibini kabul etmişlerdir. Dolayısıyla, devlet, kiliseye sonsuz özgürlük verirken kontrolü de elden bırakmamıştır. 

   Günümüzde Vatikan diye bilinen yerleşim alanı yeryüzündeki tek Tanrı Kenti statüsündedir. Vatikan bu özelliği nedeniyle Kutsal Kent'tir. Bu Tanrı Kenti aynı zamanda bir “devleti” içinde barındırır. Vatikan yeryüzündeki tek Tanrı–Kenti ve devletidir. Vatikan’ın bugünkü statüsü 1870’de İtalya’da bulunan Papa Devletleri’nin, İtalyan Ulusal Birliği’nin kurulabilmesi amacıyla ilga edilmeleriyle başlamış ve son hukuki şeklini Mussolini ile Vatikan’ın Dış İşleri Bakanı Kardinal Gaspari arasında 26 Ekim 1926’da imzalanan “Concordat” (Mukavele) ile almıştır. Böylelikle Vatikan İtalya’da “devlet içinde devlet” statüsü edinmiştir. Vatikan’a tüm girişler Roma’nın sınırlarından yapılabilmektedir. Diğer bir deyişle Vatikan, İtalya Devleti’nin tüm haklarından yararlanabilen fakat kendi bayrağına ve egemenliğine sahip ayrı bir devlettir. 

 

Resim: Vatikan'ı koruyan İsviçreli askerlerin 3 parmaklı el işareti ve amblemleri

   Vatikan'ın ismi Hristiyanlığın ilk 1350 yıllık döneminde hiç ağıza alınmamıştı. Çünkü 1267’ye kadar böyle kutsal sayılmış bir yerleşim alanı yoktu. O zamana kadar Papalar Vatikan’da değil Lateran diye bilinen yerleşim alanında otururlardı. Papalar yaklaşık 1000 yıl buradan yönetmişlerdi Katolik alemini. 14. yüzyılda Papalar, Fransa’nın şimdi tiyatro şenlikleriyle tanınan Avignon şehrinde yaşamaktaydılar. Bunlar Hristiyanlığın en tartışmalı Papalarıydılar. Fransa kralları tarafından korunan bu Papalar 13. ve 14. yüzyıllara damgasını vurmuştu. Papaların Vatikan’a geçişleri 1377 yılında, Avignon’daki Papaların sultasının yıkılmasından sonra olmuştur. Bu nedenle “Lateran Kilise Kararları” daima Vatikan kararlarına öncelik sağlamıştır. Bugünkü Vatikan’ın tesisi sırasında da yine Lateran Sözleşmeleri rol oynamıştır.

   Papalık seçimi oldukça uzun sürdü ve nihayet 19 Nisan 2005 günü Şili’li Kardinal Jorge Arturo Medina Estevez, Latince "Papa'mız belirlendi" anlamına gelen "Habemus Papam" dedikten sonra yeni Papa'nın ismini açıkladı. Estevez, yeni Papa'nın, Kardinaller Kurulu Başkanı Joseph Ratzinger olduğunu ilan etti. Yeni Papa'nın, 16'ncı Benedictus adını kullanacağı belirtildi. Benedictus Papa seçildiğinde 78 yaşındaydı ve 1730'dan bu yana seçilen en yaşlı papa oluyordu.

   Yeni Papa'nın seçilişi, Sistine Şapeli'nden yükselen beyaz dumanla bildirildi. St. Pietro Katedrali'nin çanları da çalmaya başladı. Yeni Papa'nın seçildiği anlamına gelen beyaz dumanı görebilmek için binlerce Katolik San Pietro Meydanı'nda bekliyordu. Seçilen Papa, tarihin 265'inci Papa'sı oldu. 52 ülkeden 115 seçmen kardinalin katılımıyla Sistine Şapeli'nde yapılan seçimin ikinci gününde TSİ 18.50'de bacadan yükselen beyaz dumanla Papa'nın seçildiği duyuruldu. Beyaz dumanın yükselmesiyle Roma'daki halk, St. Pietro Meydanı'na akın etmeye başladı. Ratzinger, kimi konulardaki tutucu görüşleriyle dikkat çekiyor. XVI. Benedictus'un kendisinden önce gelen Papa II. Jean Paul'e göre İslam dinine ve Müslümanlara karşı daha katı bir yaklaşımı savunduğu düşünülmektedir. XVI. Benedictus, diyalogdan ziyade Müslümanlara karşı dinsel bir tartışma açma eğilimi göstermektedir. 

Papa'nın Kabul Günleri ve Vatikan Şehri 

   Papa'nın kabul günü genellikle haftada bir kez (Çarşamba) Vatikan şehrinde, yazın ise Roma'ya yaklaşık 40km uzaklıkdaki Castel Gondolfo'da gerçekleştirilmektedir. Bu genel Kabul gününe katılmak için ilgili büroya başvuru yapmak gerekmektedir. Katolik dinine mensup olanlardan bağlı olduğu kiliseden bir yazı getirmesi istenmektedir. Papa'nın kabul gününe katılacak bayanlar, uzun kollu, başı kapalı ve sade giysiler giymek zorundadırlar. Koyu renkli veya dikkati çekmeyen elbiseler tercih edilmektedir. Erkeklerin ise koyu renkli ceket ve kravat ile katılmaları uygun görülmektedir. 

Resim: Vatikan şehri

 Minik devlet, Büyük Güç 

   Bugünkü Vatikan, yerleşim alanı itibariyle, kalın surlarıyla birlikte 44 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Çevresindeki surlar bir saatte dolaşılabilir. 1527’de İspanyolların işgaline uğrayan Vatikan’ın yıkılan surları ve binaları yeniden inşa edilmiştir. Vatikan’ı,  İsviçreli Katolik askerler, geleneksel giysileri içinde korumaktadırlar. Ünlü Devlet kuramcısı Makyavel (Niccolò Machiavelli), aynı zamanda “prens” olan Papaların kendilerini paralı asker olan İsviçrelilere korutmasını sert bir dille eleştirmişti. Ona göre bu paralı askerler, kendilerine daha fazla para veren düşmanlara Papa’yı satabilirlerdi. Makyavel’in dediği doğruydu. Nitekim bir kaç kez Papalar, İsviçreli askerlerin ihanetine uğramışlardı. Ama yine de Papalar kendilerini İsviçreli paralı askerlce korunmaktan vazgeçmemişlerdi. Nedeni de çok ilginçti. İsviçreli paralı askerler ihanet etseler bile Vatikan’ın hiç bir sırrını açıklamıyorlardı. Vatikan’ı gizemli bir Kilise–Devleti yapan bu olabilir. Öğretiye göre “Vatikan’da öğrenilen sırlar öbür dünyada bile açıklanmaz.” Vatikan’ın sırlarını açıklayanların ve nesiller boyunca ailelerinin canları ve malları güvenlikte olmaz. Çünkü Vatikan gerçekten de inanılması güç sırları barındıran, gizli geçitleri, şifreleri ve yeraltı yollarıyla tam anlamıyla “esrarengiz” sayılan bir yerdir ve bu şöhretini de yüzlerce yıldır sadece kendisine sakladığı sırlarının başkalarınca öğrenilebilmesini önleyerek edinmiştir. 

Resim: Sistine Şapeli, Papa'nın resmi ikametgahıdır. Şapel dikdörtgen prizma şeklindedir. 40,93 metre boya, 13,41 metre ene sahiptir; bu boyutlar Süleyman'ın Tapınağı için Eski Ahit'te verilen ölçülerdir. Yüksekliği 20,7 metredir. Tavanı Michelangelo tarafından 1508-1512 yılları arasında çizilmiş ve boyanmıştır. 

   Vatikan, kendi pasaportu, kendi devlet kuruluşları ve bürokratları olan bir devlettir. Nedir ki, bu devleti diğer devletlerden ayıran temel farklılıklar vardır. Vatikan Pasaportu bizzat Papa tarafından verilir. Bu pasaport geçicidir. Vatikan istediği zaman tek taraflı olarak iptal edebilir ya da hiç vermemiş gibi kayıtlardan çıkartabilir. Pasaportun özelliği hiç bir ırk ya da milliyet gözetilmeden verilebiliyor olmasıdır. Ne var ki tek koşulu, pasaport alacak şahsın Katolik Kilisesi’ne kayıtlı dindar olarak tanınmış bir Katolik olmasıdır.Vatikan’da altı dikkatle çizilmesi gereken bir özellik vardır. Çoğunlukla devlet olarak bilinen Vatikan ile “Papalık Makamı” bir ve aynı (özdeş) sanılmaktadır. Bu eksik bir bilgidir. Papa, Katoliklerin başı olarak yeryüzündeki tüm Katoliklerin “Kutsal Pederi”dir, ama sadece ve sadece Vatikan Devleti’nin Devlet Başkanı’dır. Tüm Katolikler’in “Devlet Başkanı” değildir. Bu görevinde Papa’nın bir Başbakanı, bir Senatosu ve Bakanları vardır. Bunlar da siyasi yaptırımları itibariyle sadece Vatikan’la tanımlı ve sınırlıdırlar. Ancak, dinsel yaptırımları itibariyle tüm Katolikleri bağlarlar. 

Resim: Ünlü  "Âdem'in Yaratılışı"  freski (Sistine Şapeli'nin tavanında bulunan Michelangelo imzalı fresk. Resimde, Tanrı elini uzatır ve Adem'i yaratır.)

   Devlet ve siyasi erk olarak Vatikan’ın en önemli ve güçlü kurumu, “Curia”dır. Bu kurum Devlet olarak Vatikan’ın beynidir. Curia, Tanrı tarafından öngörülmüş bir kurum olmadığı için gerekli görüldüğü takdirde Papa’nın emriyle ilga edilebilir.

   Vatikan’ın servetinin tam olarak ne kadar olduğu hiç bir zaman açıklanmayan bir sırdır. Yıllık gelirleri bazı kalemlerde açıklanır, yaptığı açıklamalar biraz da abartılarak gösterilir ancak mal varlığı tam olarak asla açıklanmaz. Vatikan tam bir “Bezirgan” gibidir; daima gelirlerinin azlığından yakınır ama ilginçtir ki her geçen yıl biraz daha zenginleşir, biraz daha fazla para kazanır. Vatikan’ın doğrudan ya da dolaylı olarak sahibi olduğu veya yönlendirdiği günlük, haftalık ve aylık 200’den fazla gazete ve dergi, 154 radyo istasyonu veya emisyonu, 49 TV kanalı veya kablolu yayını bulunmaktadır. Bütçesi; katoliklerden kesilen kilise vergisi, aidatlar, bağışlar, şirket gelirleri, hisse senedi-tahvil-bono gelirleri, bankacılık ve faiz gelirleri, hediyelik eşya satışlarından elde edilen gelirlerle basın yayından elde edilen reklâm gelirlerinden oluşmaktadır.

Vatikan’ın iç siyasetinde ve çekişmelerinde etkili olan 4 dinsel akım vardır:

   Bunlardan birincisi, Dominiken tarikatıdır. Bunlar için en önemli olan husus kurum olarak Kilise’nin sürekliliğinin korunması ve her koşul altında savunulmasıdır. Dominikenler, “Önce Kilise” diyen tarikattir. Aristokratik ama aynı zamanda da gaddar ve dogmatik olmakla tanınırlar. Ortaçağ’ın Engizisyon Mahkemeleri’ni bunlar kurdurmuşlar ve milyonlarca insanı –özellikle de cadı diye nitelendirdikleri kadınları– yaktırmışlardır. Dominikenler’in tam karşısında Fransiskan tarikatı vardır. Bunlar içinse önce Roma’daki Kilise değil, “Önce Hristiyanlık” gelir. Fransiskanlar yoksullardan yana, din adına karşılıksız çalışan keşişler topluluğudur. Onlar için önce Kilise veya Papa değil, Hristiyanlığın yeryüzünde egemen olması önemlidir.Üçüncü topluluk Fransiskanlar kadar çalışkan ama Dominikenler kadar acımasız olabilen Cizvitler tarikatıdır. Bunlar Katolik aleminin “Entellektüelleri” konumundadırlar. Bunlar için önemli olan ise “Papalık Makamı”dır. Papaların kendileri veya Kilise’nin kendisi değil, “Papalık Makamı”nın korunması ve savunulması öncelik taşımaktadır. Cizvitler bu anlayışla bir çok Papa’ya –halen Papa olan 2. John Paul da dahil– karşı çıkmışlardır. Papaları yücelten OPUS DEI ile Papalık Makamı’nı yücelten Cizvitler kavgalıdırlar. Cizvitlere göre OPUS DEI, Papa–Tapınıcılığı (Papolatry) yapmaktadır. Cizvitler en hızlı misyoner örgütüdür. OPUS DEI dördüncü akımın temsilcisidir. Onlara göre Papa’nın kimliği, Kilise’nin de, Papalık Makamı’nın da üstündedir. Papa, Tanrı–Krallığı’nın kutsal önderidir. Böylesine yüce bir mertebeye erişebilen kişi de elbette “Olağanüstü” bir kişidir. Bu nedenle OPUS DEI, böylesine olağanüstü bir kişi tarafından temsil edilen Vatikan Devleti’ni yüceltir ve Kilise’yi ikinci planda görür. Vatikan Devleti’nin uluslararası “Resmi” ideolojisi ise işte bu dört akımın ortak paydalarıyla oluşturulmuş olan ve tüm Hristiyan alemini bir çatı altında toplamayı öngören Ekümenizm Hareketidir.  

Resim: Ortaçağın en büyük Alman filozofu ve bilgini Albertus Magnus (1193-1280), Dominiken tarikatına mensuptur.

ORTODOKSLUK

   Hristiyanlığın ikinci önemli mezhebi; Geleneksel tüm din dogmalarına bağımlılık anlamına gelir. Papalık kabul edilmez ve Hristiyanlığın tek yetkilisi olarak Peygamber İsa kabul edilir. Daha sonraları Bizans tarafından benimsenmiştir. Patrik bağımsız kiliser birliğinin başkanıdır. 

 

Şekil: Dünyada ortodoksların dağılım haritası 

   İkonlara saygı gösterilir ama tapılmaz, simgelere önem verilir. MS 1054´de, Roma´dan ayrılan kiliseler tarafından kuruldu sonra Slavlar arasında yayıldı. Günümüzde, Yunan Kilisesi ağırlığındadır ve hala eski merkez İstanbul´u yani Konstantinapolis´i amaçlamaktadırlar oysa Patriklik hala İstanbul'dadır. 

Resim: Bir ikona

İnanç Sistemi 

  • Patrik ruhani başkandır, yanılabilir.
  • Roma Katolik Kilisesi evrensel değildir, papa gibi o da yanılabilir.
  • Kutsal Ruh, Sadece Baba'dan çıkmıştır.
  • İsa hem insan, hem tanrı tabiatına sahiptir.
  • Meryem ve aziz ikonalarına saygı gösterilir
  • Komünyon (Kudas) ayininde ekmek mayalı olmalıdır ve şarap sulandırılmalıdır.
  • 7 sakrament vardır.
  • Patrik, başpiskopos, piskopos ve keşişler dışındaki papazlar ve diyakozlar evlenebilir.
  • Sadece ilk 7 konsilin kararları kabul edilmelidir.

 

Resim: Slav ortodoks haçı

   Ortodoks Kilisesi, her ülkede ayrı örgütlenmişdir. Her bağımsız ortodoks kilisenin bir başpiskoposu ve ona bağlı piskoposları bulunur. Başpiskopos kendi piskoposlarını seçer ve piskoposlarından oluşturduğu meclis ile (Sen Sinod) şehirlerin veya bölgelerin başında bulunan piskopos ya da metropolitleri vasıtasıyla tüm ülkedeki kiliselerin dini reisi olur. 

Resim: Ortodoks din adamları

   Patrik, Katoliklikteki gibi devlet başkanı statüsünde değildir, diğer kendisi de bir başpiskopos olup sadece saygınlık bakımından diğerlerinden üst seviyededir ancak diğer başpiskoposların yönetim bölgelerine müdahale yetkisi yoktur.

   Ortodokslukta Patriklerin ya da piskoposların yanılmazlık özellikleri yoktur bunun ifadesi dahi şirk kabul edilir.

   Katolik Kilisesi ile Kutsal Ruh'un kaynağı ile ilgili bir tartışma sonucu görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Ortodoksluğa göre Kutsal Ruh, Baba'dan çıkmışken. Katolikler'e göre Baba ile Oğul'dan çıkmıştır. Bu ayrım sonucu Roma Kilise'si 1054 yılında Ayasofya'ya gönderdiği bir belge ile Ortodoksluk'tan tamamen ayrılmıştır ve iki kilise karşılıklı birbirlerini aforoz etmişlerdir. 

Resim: Rum ortodoks kilisesi başpiskoposu 

   1204 yılında 4. Haçlı seferleri sırasında, Haçlı ordusunun İstanbul'u yağmalayıp,Ortodoks kiliselerini basıp ortodoks rahiplerini öldürmesi üzerine nefret daha da artmıştır.1964 yılında dönemin Papa'sı VI. Paul ile Patrik I. Athenagoras karşılıklı olarak aforozları kaldırmışlardır. Ancak iki kilise arasındaki bu yumuşama halka yansımamıştır. 

   İkon veya ikona, Hristiyan Ortodoks mezhebinde görülen İsa, Meryem veya azizlerin tahta üzerine mumlu ve yumurtalı boyalarla yapılan dinî içerikli resimleridir. 

Resim: Bir ikona 

   İkona, ayin düzeninin bütünleyici bir parçasını oluşturur. Dinsel sanatın ürünü değildir. Simgeciliğe dayanır ve tinsel bir din görüşünü yansıtan kutsal sanata bağlanır. Kilise, 8 ve 9. yüzyıllarda ikonkırıcılık bunalımında, ikonların anlamını belirlemek zorunda kaldı. Dinsel anlamı, 7. konsilde oluşturuldu. İkon ressamı kişisel görüşü yansıtan bir sanatçı değil, ayinleri yöneten papaz gibi, kilisenin görüşünü dile getiren bir aracı olmuştur. İkonnun, hristiyanlığa ilişkin bir temeli vardır: İsa yalnızca Tanrı'nı sözü değil, aynı zamanda görüntüsüdür. Temel anlamıyla ikon, İsa'nın görüntüsünün insan eli değmeden cisimleşmiş halidir; annesinin ve azizlerin görüntüsü de tanrılaşmış bedene kavuşur. Tanrısal lütuf, ikonda kutsanmış olarak yer alır. Görüntüye gösterilen saygı Tanrı'ya yöneliktir. 

Resim: Bir ikona 

   İkonalar ilk kez Yunan-Roma Antikçağı'nda mezartaşı portrelerinde kullanıldı. Ağaç üzerine tutkal boya ya da mum cila ile resmedildi. Bu görüntüler daha sonra Hristiyanlığın başlangıcında çok tutundu. Büyük Constantius'un başkentin ilk üç piskoposunun portrelerini Forum'da kızıl somaki bir sutuna bağlattığı bilinir.İsa'nın ve Meryem'in ya da bir azizin herhangi bir ikonu, hristiyanlarca Tanrı katında bir aracı olarak kabul ediliyordu. 8. yüzyılın başında 3. Leon  ikonkırıcılık hareketini başlattı ve görüntüye tapılmasını yasakladı. Kullanımın yeniden başlaması ile ikon, ayin düzeninin bir parçasını oluşturdu ve ikonostasın üzerinde yer aldı. İkonkırıcılık döneminde yapılan tahribata karşın bu olaydan önce yapılmış birkaç ikon, özellikle Sina'da bir manastırın eşsiz koleksiyonu bugünlere kadar gelebildi. Bu koleksiyonun en ünlü parçalarından biri, yapılış tarzıyla Antikçağ'ın gerçek portrelerini andıran Petrus'un ikonudur. Bizans'ta bezeme sanatı olarak ortaya çıkmıştı ve ikonlarda genellikle İncil'den betimlemeler işlenirdi. İsa ikonagrafide azizlik anlamındaki halesindeki baba-oğul-kutsal ruh harflerinin baş harflerinın yazılı olduğu haç işaretiyle diğer ikonlardan ayrılır. 

Ortodoks ilahiyatının ayırıcı özellikleri 

  • Apophaticism doktrini: Bu, sözcüklerin ya da düşüncelerin üstünde, ötesinde anlamına gelmektedir. Cataphatic (düşüncelere ve sözlere göre) kelimesinin tam tersidir. Kısacası Tanrı kesinlikle anlaşılamaz. Bilinen tek şey O’nun bilinemezliğidir. Bu doktrin Tanrı’nın ne olduğunu değil de ne olmadığını anlatmaya çalışır. Örneğin; “Tanrı her yerde” (omnipresent) demek yerine “Tanrı hiçbir yere sığdırılamaz” şeklinde konuşmayı tercih ederler. Yani pozitif önermeyle negatif reddetme arasında fark vardır.

   Ortodoksluğun vurguladığı inanç, Tanrı’nın tarifi mümkün olmayan bir giz olduğudur. 

  • Ortodoksluğun estetizmi: İbadette beş duyu organının kullanılmasıdır. Görme, duyma, koklama, dokunma, tatma. Görmek düşünmekten üstündür. Bu nedenle suretler fikirlerin üstünde yer alır. Liturji (ayin) vaazlardan üstündür. Bu nedenle Ortodoks kiliseleri boyamalar, ikonalar, kokular, suretlerle doludur.

İkonalar belli bir düzene göre asılır, bütün bu suretlere saygı gösterilir ama gerçek onur, yücelik ve tapınma anlaşılamaz yüce görkem yalnız Tanrı’yadır. 

  • Theosis Doktrini: Doğu Kilisesi Batı kilisesi gibi imanlı aklanma kavramını asla vurgulamamaktadır. Bunun yerine theosis (gradual divinization of man) kavramını kabul etmektedir. Kısacası ilahi lütufla insan gayreti bir arada çalışmak ve bu süreci atlatmak zorundadır. 

   Ayrıca Ortodokslar Panteist olmadıkları üzerinde yani eşyada Tanrı’yı görmedikleri üzerinde ısrar etmektedirler. Aynı zamanda Tanrı’nın özü ile enerjisini farklı algılarlar. Tanrı’yla bütünleşme theosis aracılığı ile Tanrı enerjisiyle bütünleşmektir. Fakat bu hiçbir zaman Tanrı özüyle bütünleşmek değildir. Her zaman Yaratıcı ve Yaratılmış arasında ayrım vardır. O kendi kimliği ve kişiliği içindedir, biz de kendi kimliğimiz derler.

   Ruh gibi beden de theosis deneyimini yaşar ve bu dirilişe dek devam eder. Ancak bazı azizlerin theosis’in ilk meyvelerini bu yaşamda elde ettiklerini söylemektedirler. 

   Roma Katolikleri gibi Ortodokslar da Tanrı lütfunun azizlerde görüldüğünü ve yaşam boyunca ve hatta öldüklerinde bile kemikler gibi kalıntıları aracılığı ile ilahi güce iyileştirme gibi konularda aracılık ettiğine inanırlar. Hatta bu nedenle bazı aziz bedenleri mucizevi bir biçimde çürümemiştir onlara göre. Bu nedenle kalıntılara saygı bir bilinçsizliğin ya da batıl inancın değil beden üzerine geliştirilen teolojinin formatıdır.

  • Sola Scriptura’nın reddi ("Yalnız kelam" görüşünün reddi): Kutsal Yazıları yetki kabul etmekle birlikte tek yetki olarak kabul etmezler. Kutsal Ruh elçisel gelenek aracılığı ile yedi kösnülde, kilise Babaları aracılığı ile, yazılı yasalarla ve hatta ikonlar aracılığı ile konuşmaktadır. Özellikle Yeni Antlaşmanın bozulmaz elçisel imanının devamı kendilerinde olduğu için Ortodoks kilisesi dışında kurtuluş kesinlikle kuşkuludur (Clendenin). 

   Ortodoks görüşü şöyle özetlenebilir: Kutsal Kitap, inanç açıklaması ve Ekümenik Konsül yazıları ve Kilise Babalarının yazıları, Kilisenin yazılı yasaları, Ayin Kitapları ve Kutsal İkonlar, bütünüyle kilise doktrinini oluşturmaktadır ve bu kilise doktrini sisteminin tamamı, kilise yönetimi, ibadeti, ruhsallığı, sanatı tamamen bir bütün olarak hiç bozulmadan günümüze kadar ancak Ortodoks inançta söz konusudur. O zaman tek ve gerçek Tanrı kilisesi Ortodoks kilisesidir. Ayrıca Kutsal Yazılar ancak kiliseye aittir ve yalnızca kilise tarafından doğru bir biçimde anlaşılır ve açıklanabilir. 

Papa'nın yanılmazlığı ve evrensel yetkisinin kabul edilmemesinin dışında Ortodokslar'ı Katolikler'den ayıran diğer bir kaç nokta da şunlardır:

  • Katolik kilisesi rahiplerinin evlenmelerini yasaklarken Ortodoks kilisesi rahiplerinin evlenmelerine müsade eder.
  • Katolikler Kutsal Ruh'un hem Baba'dan hem de Oğul'dan çıktığını ileri sürerken; Ortodokslar Kutsal Ruh'un yalnızca Baba'dan, İsa aracılığıyla çıktığını ileri sürerler.
  • Roma Katolik kiliselerinde vaftiz uygulaması yalnızca su serpmekle yapılırken, doğu Ortodoks kiliselerinde bu tamamen suya daldırılmak suretiyle yapılıyordu.
  • Ortodokslar yalnızca resimlerle yetinmekteyken batı kiliseleri heykel veya statüler de yapıyor ve bunları da şereflendiriyordu. 
  • Ortodokslar Rabbin Sofrasını ekmek ve şarapla yaparken Roma Katolikleri bunu yalnızca şaraba bulandırılmış kutsal ekmekle yapmaktaydı. 
  • Ortodokslar bazı Hristiyan kutlamaların Katoliklerden ayrı tarihlerde kutlarlar. Örneğin Katolikler İsa'nın doğuşunu 25 Aralıkta kutlarken Ortodoksluk sistemi altında olan Ermeniler 6 Ocakta kutlarlar. 

   Bu farklılıkların dışında bu iki kilise diğer bütün konularda hemen hemen aynı inanç sistemini paylaşmaktadır. Ortodoksların yoğun olduğu bölgeler doğu bölgeleridir. Ortodoks ve Katolikler arasında var olan bu ayrılık uçurumu tarih boyunca politik nedenlerden dolayı daha da derinleşti. Ama son dönemlerde Katolik kilisesi Ortodoksları yeniden kendi denetimine almak amacıyla çeşitli atılımlarda bulunmuştur.

Görsel Farklılıklar: En büyük görsel farklılıklar kiliselerde izlenir. Katolik kiliseleri daha "gotik" tarzda, ortodoks kiliseleri ise daha renkli ve süslü tarzdadır. Katolik kiliselerinde heykeller bulunur ortodoks kiliselerinde ise heykel yoktur ancak ikonalar vardır.

Resim: Rum ortodoks kilisesi

 

Resim: Rus ortodoks kilisesi

    Ortodoks kiliseleri daha süslü ve göz alıcıyken Katolik kiliseleri daha mat, tarihsel ve gotik görünümlüdür. Ortodoks rahipler genellikle çok daha "şatafatlı" kıyafetler tercih ederler ve sakal bırakma geleneği vardır; katoliklerde ise daha sade kıyafetler tercih edilir ve sakal bırakmak yaygın değildir.

Kutsal kitaplardaki farklılıklar:

   Ortodoks ve Katolik kanonu (Kutsal kitabı oluşturan "kitapçık" lar) da ufak da olsa farkılılık gösterir. İki mezhep de protestanların aksine deuterocanonical denilen apokrif yazmaları da "Tanrı sözü" olarak kabul eder. Ortodoks kilisesi katoliklerden farklı olarak 3. ve 4. Maccabees kitaplarını da Tanrı sözü kabul eder. Katolikler ise bu kitapları kutsal kabul etmez. 

Doktrinsel/öğretisel farklılıklar: 

1) Tanrı İsa neden insan bedenine yüklendi? Tanrı neden İsa'da beden alma ihtiyacı duydu ve neden haçta öldü? Bunların yanıtı katoliklere ve ortodokslara göre farklıdır. 

   Katoliklere (ve protestanlara) göre Tanrı insan bedenine girip haçta ölmek zorundaydı çünkü Tanrı'nın sonsuz adaleti tatmin edilmeliydi Adem'in günahıyla "günah" dünyaya girdi ve hepimiz de günahlı doğadayız hepimiz günah işledik ve işliyoruz sonsuz adaletli olan Tanrı da bunu cezalandırmak zorunda eğer cezalandırmazsa "sonsuz adaletli" olmaz ama sonsuz merhametli de olduğundan kendisi İsa bedenine girip öldü. Yani İsa'nın ölümünün nedeni Tanrı'nın sonsuz öfkesini yatıştırmaktı, ancak İsa gibi birinin yani insan doğasına da sahip günahsız birinin akan kanı Tanrı'yı "yatıştırabilirdi." İsa bir nevi "fidye" ödedi ama fidye Tanrı'nın kendisine ödendi. 

   Ortodokslar ise katoliklerin(ve protestanların) bu görüşüne katılmaz, onlara göre Tanrı'nın öfkesini yatıştırmak adaletini yerine getirmek için ölmek zorunda olmak tarzı bir öğreti saçmadır. Ortodokslara göre İsa bir nevi "fidye" ödeyerek insanlığı kurtardı ama peki bu fidye kime ödendi? Bu fidye ölüme/mezara, ölümün hakimine ödendi yani fidye şeytana ödendi Tanrı'nın kendisine değil. İsa ortodokslara göre şeytanı alt edip ölümü ortadan kaldırmak için öldü. 

2) Katoliklerde "orijinal günah" vardır, buna göre insanın doğası günahlıdır insan doğuştan kötüdür bunun nedeni de Adem ile Havva'nın işlediği günahtır. Böylece bütün insanlar bundan dolayı doğuştan günahlıdır. Ortodokslara göre ise Adem ile Havva'dan gelen bir "orijinal günah" yoktur ancak Adem ile Havva'nın işlediği günahtan ötürü "orijinal günah" değil ama "ölüm" gelmiştir insanlığa. 

   Dolayısıyla diyebiliriz ki Katoliklere göre İsa, Tanrı'nın sonsuz gazabını yatıştırmak suretiyle orijinal günahı kaldırmak için öldü, Ortodokslara göre ise, daha önce dediğim gibi Şeytanı alt edip ölümü ortadan kaldırmak için öldü. 

3) Katolik mezhebi "purgatory" de denilen öldükten sonra gidilen, "araf"ı kabul eder. Öğretiye göre ölümcül olmayan günahlar burada ödenir bakire meryem'den azizlerden medet umulur ondan sonra cennete gidilir, ortodokslukta ise böyle bir yer inancı yoktur kişi günahkarsa doğrudan cehenneme gider. 

4) Ortodoks mezhebi daha "doğulu" bir yapıdadır, dolayısıyla öğretileri katoliklere göre daha "mistik" tarzdadır. Örneğin katoliklerden farklı olarak Tanrı ve Tanrı'nın yaratılmamış enerjilerini ayırırlar, Tanrı ve enerjileri (Güneş ve güneşin ışınları, ısısı gibi) arasındaki ilişki ortodokslukta tamamen farklı şekilde açıklanır. 

5) Katoliklere göre kutsal ruh, baba ile oğul arasındaki kutsal birliktelikten ortaya çıkar buna filioque denir, ortodokslukta ise Kutsal ruh sadece babadan ortaya çıkar. 

6) Katoliklere göre Meryem "kusursuz lekesiz pak" biridir bu anlamda "İsa gibidir" ancak ortodokslar Meryem'e "Tanrı'nın annesi" sıfatını verseler de Meryem'i katolikler kadar abartmazlar. 

   Bunların dışında ibadetsel açıdan da biçok farklılık vardır. 

PROTESTANLIK 

Martin Luther (1483 - 1546)

 

Jean Calvin (1509 -1564)

   Hristiyanlığın en büyük üç mezhebinden biridir, 16. yüzyılda Alman papaz Martin Luther ve Jean Calvin'in öncülüğünde Katolik Kilisesine ve Papa'nın otoritesine karşı girişilen Reform hareketi'nin sonucunda doğmuştur (1529.) 16.yy’daki Protestan Reformu gerçekten önemli bir tarih dönemidir. Bu hareket Ortaçağın kapanması ve yeni bir dönemin başlamasına da öncülük etmektedir. 

Resim: Dünyada protestanların dağılım haritası

   Protestanlık esas itibarıyla kilisede reformizme dayanır ve dinsel feodalizme karşı burjuva çıkarlarını korur. Papalığın siyasi egemenliğine karşıdır ve ilk Hristiyanlık anlayışına dönülmesini amaçlar. Bağımsız kiliselerden oluşur. Tanrı, insanlardan birşey beklemez ve insansever olduğu için bağışlar, günah çıkarılmaz ve bağışlanmaz. Tek yetki Kutsal Kitap´tadır. Ruhbanlara gerek yoktur, papazlar evlenebilirler. Protestanlık, Martin Luther tarafından kurulmuştu.  Protestanlar akla büyük yer vererek yerleşmiş kaideleri protesto ettikleri için bu adı almışlardır. Papazlara ihtiyaç duymaksızın İncil'i okuyabildikleri için Protestanlığa İncil kilisesi de denilmiştir. Çünkü onlar İncil'i Hristiyanlık için tek kaynak saymışlardır.

   Günümüzde ABD, Kanada, İngiltere, Avusturalya gibi AngloSakson ülkeleriyle, Norveç, Hollanda, Almanya gibi kuzey ve batı Avrupa ülkelerinde halkın çoğunluğu protestandır.

   Katolik ve Ortodoks Kiliseleri'nin temsil ettiği merkezi yönetime sahip kiliselerin aksine Protestanlık her biri kendi merkezi kurumları olan bir kiliseler veya mezhepler topluluğunu ifade eder. Bu mezheplerden bazıları ; Anglikanizm, Kalvinizm ve Baptizmdir. 

 

  Katolik inanç sisteminin çoğunluğunu koruyan Protestanlık, esasta Katoliklik'le yollarını, dini konularda Katolik Kilisesi'nin Papa'nın kişiliğinde kendisine atfettiği geniş yorum ve uygulama yetkisini tanımama, dini inançları daha kişisel bir düzeyde yaşama ve Katolik Kilisesi'nin dünyevileşen ayin ve uygulamalarından uzaklaşma gerekçeleriyle ayırmıştır. Kiliselerinde resim, heykel ve tasvir bulundurmazlar. Katoliklerin aksine Protestan râhipleri evlenebilir. İncil'i kendi dillerinde okuyabilmek de Protestanlığın bir başka özelliğidir. Katoliklerle Ortodokslar ise İncili Yunanca ve Lâtince okumak zorundadırlar. Protestanlıkta azizlere de inanılmaz. 

Reform sonrası ortaya çıkan dini akımlar kendi içinde 3 ana kola ayrılmıştır: 

  • Lutheryanizm
  • Kalvinizm
  • Anglikanizm 

   Protestanlık, diğer Hristiyan mezheplerinden bazı farklılıklar arzeder. Katolik ve Ortodokslar gibi ruhanî başkanları yoktur. Protestanlık, Katolik ve Ortodoks kiliselerin merkezci zihniyetinin aksine çeşitli kiliseler veya mezhepler topluluğunu ifade eder. Katolik inanç sisteminin çoğunluğunu korusalar da Katolik Kilisesi nin Papa'ya verdiği geniş yorum ve uygulama yetkisini tanımama, dini inançları daha kişisel düzeyde yaşama ve Katolik Kilisesi’nin dünyevileşen ayin ve uygulamalarından uzaklaşma gerekçeleriyle ayrılmışlardır. 

   Özellikle John Calvin'in öncülük ettiği Kalvenizm ekolüne bağlı olan Reform kiliseleri ve Presbiteryen mezhepleri Eski Ahitte On Emir de yer alan "Kendin için oyma put, yukarda göklerde olanın, yahut aşağıda yerde olanın, yahut yerin altında sularda olanın hiç suretini yapmayacaksın, onlara eğilmeyeceksin ve onlara ibadet etmeyeceksin" yasasına uymak gerekçesiyle kiliselerinde resim, heykel ve tasvir bulundurmazlar. Lutherci kiliseler ise bu açıdan Katolik mirasa bağlı kalmışlardır ve kilise binalarındaki süsleme ve dekoru nispeten muhafaza etmişlerdir. 

    Resim: Macaristan'da Kalvenci bir Protestan kilisesi

 

   Lutherci akım daha çok Kuzey Avrupa'da yandaş bulmuş; Almanya'nın büyük bölümünde Evangelisch Kirche adıyla kabul görmüş; İsveç, Norveç, Finlandiya ve Danimarka gibi İskandinav ülkelerinde ise ulusal devlet kilisesi bazında kabul edilmiştir. 

Resim: Bir Protestan din adamı 

   Katolik kilisesi, Ortaçağ'ın sonlarına doğru, putperestlik ve Musevilik'ten birtakım ilkeleri Hristiyanlığa katmak isteyince, Katolikliğe karşı zaten mevcut olan tepki bir kat daha artarak dinde yenileşme hareketi gündeme gelmiştir. Bu hareketin başında bulunan M. Luther, J. Calvin ve Zwingle, Katolikliği yeniden gözden geçirdiler ve inancı esas aldılar. Onlara göre halen mevcut olan Hristiyanlık, Hz. İsa'nın tebliğ ettiği dinden çok farklıdır. Çünkü Papalık, Hristiyanlığın aslında olmayan birçok ilkeleri dine eklemiştir. Râhiplerin günah bağışlamaları, para karşılığında Cennet'ten yer almak imkânı, vatandaşı inleten birtakım ağır vergilerin konulması, İncili yalnız ruhbân olanların okuyabileceği vb. hep Hz. İsa'nın dinine sonradan ilâve edilmiş hususlardır. M. Luther'in öncülüğünde girişilen Reform Hareketi'yle Hristiyanlık saf şekline getirilmeğe çalışılmıştır. Reform Hareketi tam anlamıyla hedefine ulaşamamakla beraber yine de başarılı olmuştur. Ancak zamanla Reform önderleri arasında çıkan bir takım fıkir ayrılıkları, Protestanlığın da bir elden yönetimini güçleştirmiş; Anglikanizm ve Serbest Protestanlık mezhepleri fikir ayrılıklarından sonra teşekkül etmiştir. Daha çok İngiltere'de yayılan Anglikanizm, Katolikliğe en yakın mezheplerden biridir. Erasmus ve Castellion gibi hümanistlere bağlanan Serbest Protestanlık, Katolik mezhebinden oldukça farklı doktrinler ihtiva etmektedir.

   Protestanlık XVI.yy.da Avrupa ve diğer kıtalarda, daha çok Katolikler arasında yayılma imkânı bulmuş; Ortodokslar arasında ise aynı şansa sahip olamamıştır. Bundan dolayı da Katolikler arasında fazlaca taraftar bulabilmiştir. Müntesiplerinin sayısı çok olmamakla beraber, Protestanlık bu gün dünyanın en büyük Hristiyan mezheplerinden biridir. Protestanlık daha çok Cermen ırklarınca (Almanlar, İngilizler, Flamanlar, İskandinavlar) kabul edilmiş; diğer ülkelere de bu kavimler tarafından götürülmüştür. Fransızlar, Macarlar, Çekler ve Lehler gibi bazı Katolik milletler arasında az nisbette yayılmasına karşılık; İtalyanlar, Portekizliler, Avusturyalılar arasında hemen hemen hiç taraftar bulamamıştır. Bununla beraber Anglo-Saksonlar, İskandinavyalılar ve Kuzey Almanların büyük bir ekseriyeti Protestanlığı kabul etmiştir.

   Protestanlığın kurucusu sayıları M. Luther'e tâbi olanlara Lüteryen veya Reforme denir. Alman, İskandinav ve Baltık ülkeleri bu mezhebe bağlıdır. Protestanlığın ikinci büyük adamı J. Calvin'in yolundan gidenlere Kalvinist denir. İskoçlar, İsviçrelilerden bazıları ve Hollandalılar bu mezhebe bağlıdır. İngilizlerin büyük bir ekseriyeti Anglikan'dır. İngiltere'de mezhebin başı hükümdardır. Yetkisini iki başpiskopos vasıtasıyla kullanır. Evangelistler daha çok Federal Almanya'da bulunmaktadır.

Reformasyon öncesi: Rönesans

  • Entellektüel gelişimler: Rönesans (yeni doğuş) hareketleri başladığı 14.ve15.yy’da böylesi bir dini gelişme olacağı önceden bilinemezdi. Genelde Rönesans başlangıcı 1300’ler olarak görülmektedir. Başlama merkezi de İtayladır. 16.yy. sonlarına dek devam etmektedir. Tamamen bir halkçı hareket olarak görülmekle birlikte entelektüel toplumu,sanatçıları, prensleri, papaları, zenginlik ve güç sahibi kişileri içine almıştır.

Rönesansta, aşağıdaki gelişmelerin önünü açan hümanist bir akım doğmuştur: 

—Orta Çağ'ın "birliktelik" düşüncesi yerine "bireysellik" gelmiştir. Bu düşünce akımında, kişinin merkez olması ve kendi kendine karar vermesi esası hakimdir. Oysa Orta Çağ'da manastırlar, feodal sistem ve üniversiteler o güne dek hep toplum halinde hareketi getirmişti.

—Kilise merkeziyetçiliğinden Ben merkeziyetçiliğine dönüş meydana gelmiştir.

—Sanat ve kişisel gelişim gibi konular Kilise'den bağımsız olarak gelişmiştir.

Klasisizm yeniden ivme kazanmıştır.

—Kilisenin yasakladığı klasikler yeniden ortaya çıkmıştır. 

   Bu gelişimler bağlamında, Hristiyan Hümanizmi hakkında da birkaç söz söylemek gerekir. Bu inancın Prensipleri, 1466'da Rotterdam’lı Erasmus tarafından atılmıştır. Erasmus, kutsal metinlerikendi dillerinde erişilebilir kılmak istemişti. İngiltere'de John Colet (1466-1519) ve Sir Thomas More (1478-1535) ile birlikte çalıştı. Her ikisi de Katolik olmakla birlikte kutsal metinlerin okunması için ellerinden geleni yapıyorlardı. İlk matbaanın kurulmasıyla (Johannes Gutenberg) bu olay hız kazandı.

  • Politik gelişmeler : 15.yy. sonuna dek dünya görüşü kilise ve devletin bir bütün olarak hareketine göreydi. Fakat 16.yy başından itibaren devlet yavaş yavaş kiliseden özgür olmaya başladı. Daha çok milli temeller üzerine oturmaya başlamıştı. Papalığın elindeki bir çok şey yerel bir biçimde ellerinden çıkıyordu. 
  • Ekonomik faktörler:  Ortaçağ döneminde ekonomi daha çok tarıma dayalıydı. Fakat bu yeni dönemde kasaba yaşamı yeni iş ve ticaret imkanlarını da beraberinde getirmeye başladı. Ortaçağ Feodal liderleri yavaş yavaş kasaba ileri gelenleri olmaya başladı ve orta düzey tüccarlarda artık paralarını kiliseyle paylaşmıyorlardı.

   Bütün bunlar aslında Reformu dolaylı yoldan hazırlayan durumlardı. Ama esas 1517’de Luther’in 95 maddelik tezini Wittenberg’de kilise kapısına çakması ilk esaslı kıvılcımı verdi. Peki, acaba neden insanlar Luther’in bu hareketini bu kadar desteklediler. Ortaçağ kilisesinin teolojik anlayışı ve ruhsallığa bakışı yüreklerde ve akıllarda dini anlayış ve disipline cevap vermediği için bu şekilde bir değişim ve kitaba dönüş çağrısı halktan cevap buldu. 

Reformasyonun Yorumu:

  • Roma Katolik yorumları – Bunu bir reform olarak değil bir isyan olarak değerlendirdiler. Kendisine bir eş bulmak için ve buna yol açmak için bu hadiseye giriştiğini söylediler.
  • Politik yorumlar-Almanya’da monastik atışmanın bir sonucuydu. İngiliz reformu ise 8.Henri’nin aşk hikayesinden başka bir şey değildi. Diğerleri ise bölge yöneticilerinin Roma Katoliklerini kontrol için oluşturulmuş bir durum olarak değerlendirmelerde bulunuyorlardı.
  • Ekonomik yorumlar- Reformasyonun Roma Katolik kilisesinin halkları sömürmesine karşı olduğunu söylediler. Marksistlere göre ise işçi sınıfının aristokratların boyunduruğundan kurtulma hareketiydi.
  • Teolojik yorumlar- Reformasyon Tanrı’nın üç temel öğretiş üzerinde sağlayışıydı.

     a. Kutsal Kitabın geleneğin üzerinde yerini alması SOLA SCRIPTURA

     b. Lütfun ve imanın işler üzerinde yerini alması SOLA GRATIA, SOLA FIDE, SOLO CHRISTO

     c. Samimi inanan herkesin Kutsal Kahin olarak bütün ruhbanların üzerinde yerini alması.

Luther’in özellikle lütufla kurtulma, yalnız imanla aklanma, yalnız Mesih İsa’yla kurtulma öğretileri özellikle Roma Katoliklerinin araf ve günah çıkarma gibi öğretilerinin üzerinde yer alıyordu. Bağışlama kilise dışında Tanrı’ya aitti. 

 ANGLİKANİZM 

   Reform Hareketinden sonra 16. yüzyılda İngiltere'de doğmuş bir Hristiyan ekolüdür. Protestanlığın İngiltere'ye has şekli olan Anglikanizm, Katolik-Protestan çatışmasında uzlaşmacı bir yol izlemiştir. Anglikan Kilisesi, VIII. Henry'den itibaren Roma ile olan bağlarını koparmıştır. Anglikanizm'i Kitab-ı Mukaddes'e bağlı, kısmen reforme edilmiş bir Katolik Mezhebi olarak görmek daha yaygındır. Papanın otoritesini reddeden Anglikan Kilisesi, XVI. yüzyıldan beri ibadette Latince yerine İngilizce'yi kullanır. Kilise kral ve kraliçe tarafından temsil edilir. Anglikan Kilise'sine göre iki sakrament (Vaftiz, Evharistiya) esastır. Anglikanizm 18. yüzyıldan itibaren Amerika, Kanada, Avustralya, Afrika, Yeni Zelanda ve Hindistan'da yayılmıştır.Yaklaşık 30 milyon mensubu bulunan Anglikan Kilisesi ve Roma Katolik Kilisesi arasında II. Vatikan Konsili (1962-1965)'nden sonra uzlaşma zemini arama gayretlerine girişilmiştir. 

Resim: Anglikan Kilisesi'nin ABD'deki kolu olan Amerikan Episkopal

     İngiltere'nin resmî kilisesi olan İngiltere Kilisesi'ne has ilke, doktrin ve kurumları içerir. İngiltere Kralı 8. Henry'nin kurduğu bu Hristiyan mezhebi, Katoliklik ve Protestanlık arasında bir orta yol olarak görüldüğü için Latince Via Media olarak adlandırılmıştır. 

   Anglikan kilisesini teoloji ve ibadet şekilleri (liturji) bakımdan bir Protestan mezhebi olarak görmektense, bağımsız otonom bir Batı Kilisesi olarak değerlendirmek daha doğrudur. 

   Diğer Reform sonrası kurulan kiliselerden farklı olarak, kendisini Apostolik; yani kökenini havarilere dayandıran olarak tanımlar ve ayinsel uygulamalarında Katolik mirası öne çıkarır. 

   Piskoposluk sistemini muhafaza etmiştir ve ruhani merkezi İngiltere'nin Kent bölgesinde bulunan Canterbury Başpiskoposluğu'dur ve sinod meclisi Londra'da bulunan Lambeth Sarayı'nda Birleşik Krallık hükümdarı başkanlığında toplanır. 

Resim: İngiltere'de, Anglikan Kilisesi Başpiskoposu Dr. Rowan

   Canterbury başpiskoposu'nun diğer Anglikan cemaatler üzerinde mutlak hakimiyeti bulunmamakla beraber, eşitler arasında birinci (Primus inter pares) sıfatıyla, Anglikan Kiliseler topluluğunun ruhani önderi konumundadır.

   İngiltere'nin büyük bir kısmı Anglikan kilisesi mensupları olarak, Kanada'da bir azınlık ile Kuzey Amerika'daki bir kısım halk 'Episkopal Kilise' adı altında bu mezhebi benimsedi. Birleşik Krallık'ın monarşi soyu bu mezhebi benimsemiş ve mezhepten ayrılmamıştır.

   Anglikanlar Eski ve Yeni Ahit’i (New and Old Testament) ‘günahlardan kurtulmak için gerekli olan her şeyi kapsayan’ ve inancın esaslarını kapsayan hüküm olarak kabul ettiler. Anglikanlar Apostles' Creed’i (Havari İnancı) vaftiz sembolü ve Nicene creed’i (İznik Konsili'nde alınan kararlar) Hırıstiyanlık inancının temeli olarak gördüler. Anglikanlar geleneksel ayinlerini Son Akşam Yemeği’ne (Holy Eucharist) özel bir ilgi göstererek yaparlar. Son Akşam Yemeği Ayini (Holy Eucharist) Anglikanlar için toplu ibadet yeridir ve bu ayin sırasında ‘yaşam, ölüm ve İsa’nın yeniden dirilişi dile getirilir, İncil okunur ve İsa’nın son yemeği olan şarap ve ekmek tüketilir. Anglikanların çoğu bu ayini Katolik geleneğine uygun olarak kutlar ancak ibadet şekillerinin farklı olmasına izin verilmiştir. ‘Book of Common Prayer’ yüzyıllardır birçok Anglikan kilisesinde kullanılan kaynaktır. Bu kaynağı bütün Anglikan kiliseleri kullandığı için ‘common prayer’ de denilir. İlk kitap olan Book of Common Prayer dönemin Canterbury Başpisikoposu olan Thomas Cranmer tarafından derlenmiştir. Bu derleme sırasında bazı sorunlar çıktığından her ülke kendi anlayışlarına göre farklı kitaplar geliştirdi. Anglikanlar Katolik veApostolik inancı desteklediler ve İsa’nın öğretilerini izlediler. Anglikanlar inançlarının temelinin İncil’de, Katolik inancında belirtildiğine inandı ve inançlarını Hristiyanlık geleneği, kilise, alimlik, mantık ve deneyim ışığında yorumladılar. 

   Anglikan öğretileri bir yargıdan, inançtan veya dini bir kavim kurucusundan (Luther veya Calvin gibi) doğmamıştır. 

   Anglikanlar "belirli kutsallıklar" (standard divines) üzerinde itibar sahibi olmak istiyordu. En etkili Anglikan öncülerinden biri, 16.yüzyılda rahip ve teolog olup 1660’dan sonra Anglikanizm’in kurucusu sayılan Richard Hooker’dır. Hooker Anglikanizm’in öğretilerinin oluşmasında İncil’den ve geleneklerden daha fazla etkili bir şey olmadığını söyler.

   Son olarak Anglikanizm’in İngiltere dışına yayılması, dua kitaplarının çeşitlenmesi ve kiliselerin bir çatı altında toplanması hakkındaki görüşlerin artması, Anglikan kimliğinin daha belirginleşmesine neden oldu. Özetle İncil’in inançla ilgili her şeyi kapsadığına inandılar ve İznik Konsilinde alınan kararlara ve Havarilere olan bağlılığa büyük önem verdiler.

   Eylül 2008: Anglikan Kilisesi 126 yıl sonra Charles Darwin’den özür diledi. Giordano Bruno dünyadan başka pek çok gezegen bulunduğunu söylediği için 1600'lü yıllarda Katolik Kilisesi’nin kararıyla Roma’da yakılarak öldürüldü. İşin tuhaf yanı Bruno, Tanrı'yı reddetmiyor; Tanrı'yla evrenin iki ayrı cevher olduğuna karşı çıkarak bunların aynı gerçeğin iki farklı yansıması olduğunu iddia ediyordu. Galileo Galilei, Kilise tarafından uğradığı çeşitli baskılar yüzünden Dünyanın döndüğü iddiasından vazgeçmek zorunda kaldı. Galilei’nin de Tanrı inancı tamdı; ama bilimsel yaklaşımı Kilise'nin tanımlarına uygun değildi.

 

   Bilgi ve görüşlerinden yararlandığım isim ve kaynaklar: Yabancı teoloji ve tarih siteleri, Pastör Turgay Üçal, Kent HINKSON, Daniel Wickwire, Osman CİLACI, Turan Dursun sitesi, Ana Britanica, Meydan Larousse, Wikipedia.

 

 

 

 

 

M.S. 590 - 1517 arası

Yorumlar (1) -

Yorum ekle