İslam bilimi teşvik ediyor mu?

   Aşağıda okuyacağınız yazı, Dr. Hasan Aydın'ın Bilim ve Gelecek dergisinde yayımlanan makalesinden alıntıdır. 

   İslam’ın bilimi teşvik ettiği anlayışı, İslamcılar’ın, siyasilerin ve eğitim bilimcilerin dilinde, din propagandası yapmada ve bilimin İslamileştirilmesi suretiyle, dinsel bir düşünsel çerçeveye oturtulmasında önemli işlevler yüklenmektedir ve okul kitaplarında gerçekliği varmış gibi genç nesillere aşılanmaktadır. Oysa bu, en gerçek yol gösterici bilimdir anlayışını, en gerçek yol gösterici dindir anlayışına dönüştürmeyi amaçlamaktadır. Bu, dinin güdümünde bir bilim ve eğitim anlayışına, Ortaçağ’ın din odaklı düşünsel çerçevesine geri dönmek ve ayrıca modern bilimin hangi temel üzerinde yapılandığını kavramamak demektir.  

   Son yıllarda, medyada boy gösterip din adına söz söyleyen ilahiyatçıların ve siyasilerin ağzında, dinle ilgili olarak yazılan kitaplarda ve hatta eğitimbilimsel değeri olduğu savlanan ilk ve orta dereceli okullar için hazırlanmış ders kitaplarında sık sık tekrarlanan bir deyiş var. Bu deyiş, öz olarak ‘İslam bilimi teşvik eder’ önermesiyle özetlenebilir. Bu önermenin sık sık tekrarlanması ve gündeme getirilmesi hiç de nedensiz değildir; zira, İslam toplumları, modern dönemde, bilimsel gelişmeleri izleyememiş, Özdemir İnce’nin deyişiyle, “Kopernik Devrimi’ni ıskalamış; bu yüzden de geri kalmıştır.”

    Seküler bakış açısından yana olanlar bu geri kalmışlığı, altyapıdan kaynaklanan unsurları hesaba katmakla birlikte, İslam’ın her şeye müdahale eden Tanrı odaklı düşünsel çerçevesiyle ilişkilendirmektedir. Bundan rahatsız olan, modern dünyanın ve Kopernik Devrimi’nin sunduğu insan eksenli seküler bakış açısını özümseyemeyen İslami duyarlılığı ağır basan kesimler, geri kalmışlığın ve bilimi takip edememenin İslami düşünsel çerçeveden kaynaklanmadığını göstermek için anılan argümana sarılmaktadırlar. 

   Dini çıkarları için kullanmaktan ve “dinin ahlaksal ve siyasal yaşamda boyun eğdirici ve itaat ettirici fonksiyonunun işlevselliğinden” bir türlü vazgeçmeyen siyasiler de, aynı psikolojik itkilerle, siyasal çıkarları uğruna bir olgunun üstünü örtmek ve çocuklarımızı görünüşte bilime teşvik etmek için, İslam bilimi teşvik eder önermesinin okul kitaplarında pekiştirilmesine çanak tutmaktadırlar. 

   Gözlemlediğim kadarıyla, eğitimin ve medyanın bir etkisi olsa gerek, son dönemlerde yetişen kuşaklar (özellikle 1980 sonrası kuşaklar), İslam bilimi teşvik eder önermesi konusunda, o denli koşullandırılmış durumda ki, aksinin olası olabileceğini, dinle bilimin tümüyle farklı etkinlikler olduğunu düşünmek bile istemiyorlar. Nitekim, özde din ve bilimin farklı olmadıklarını ima eden Süleyman Ateş de, bu olgudan kuşku duymayanlardan birisi. Hepimizin sık sık duyduğu, son dönemlerdeki kuşakları biçimlendiren argümanı gelin bir de onun söyleminden dinleyelim:

   “Kur’an’ın  ilme verdiği değer, her türlü takdirin üstündedir. Kur’an’ın inen ilk ayeti, oku emriyle başlar; okumanın vasıtası olan kalemden, öğretimden söz eder... Kur’an-ı Kerim ilmi nur, cahilliği karanlık; alimi görür, cahili kör kabul etmekte, ‘bilenlerle bilmeyenler bir olur mu, ancak akıl sahipleri ibret alır’ (Zümer, 9), ‘Allah’tan, ancak alim kulları lâyıkıyla korkar’ (Fatır, 28) gibi ayetleriyle dinin gerçek manasını, Allah’ın kudret ve azametini ancak bilginlerin gereği gibi anlayacağını ifade etmekte, ‘bilmiyorsanız, bilenlerden sorun’ (Nahl, 43) ayeti ile de, her şeyi ehlinden, bileninden sorup öğrenmeyi öngörmektedir.

...

   İslam’ın üstün gördüğü, değer verdiği ilim, sadece din ilmi değil, mutlak ilimdir. İlmin her çeşidi, özellikle müspet ilimdir. Hz. Peygamber, ilmi, müslümanın yitiği saymakta, nerede bulursa almasını, Çin’de dahi olsa, gidip öğrenmesini emretmektedir. Kur’an-ı Kerim, her vesileyle insanın gözünü kainata, tabiata çevirmekte, tabiat varlıklarının yaratılışını, bu yaratılıştaki ince ilim, hikmet ve sanatı araştırmaya davet etmektedir.” (S. Ateş, İslama İtirazlar ve Kur’an-ı Kerim’den Cevaplar, Yeni Ufuk Neşriyatçılık, Ankara 1971)

   Siyasal telkinlerin etkisi altında kalan eğitim bilimciler de bu olguya kanmakta ve ders müfredatında bu konuya ayrı bir önem vermektedirler. Zira onlarca, Ortaçağ İslam düşünürlerinin başarısı İslam’ın bilgiye vurgusundan kaynaklanmaktadır; bu nedenle onları övmek, onların model alınmasına ve çocuklarımızın kültürel kompleksten kurtulmalarına katkı sağlayacağı gibi, İslam ve bilim arasındaki olumlu ilişkiye gönderme yapmak, yine onları manevi yönden de bilim ve bilimsel düşünceye motive etmede kolaylık sağlayacaktır. Bu yüzden anılan olgu, seküler nitelikli bilimin temelleri saf dışı edilerek ya da görmezden gelinerek ilk ve orta öğretimin bir parçası haline getirilmiş durumdadır. 

Şu yazılar da ilginizi çekebilir:

Yorum ekle