Dini Keşfetmek 21. Bölüm - Hesap verme sorumluluğu ve Özgür İrade’nin yok oluşu

 

   Özgür irade kavramını düşünürken 1978'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmış olan Isaac Bashevis Singer'in kendisine sorulan "Özgür iradeye inanır mısınız?" sorusuna verdiği yanıt akla geliyor: "Elbette inanıyorum. Başka seçeneğim yok." 

   Tanrı’ya sonunda hesap verileceği inancına dayanan hesap verme sorumluluğu, tek tanrılı dinlerin temel taşlarından birisidir. Fakat herkesin, Tanrı'yı ve belli dini doktrinleri kabul etmesine dayanan bir yargılama sürecinin sonunda ödüllendirileceği veya cezalandırılacağı inancı (cennet-cehennem), teizmde çok ciddi bir sorunu da beraberinde getirir: Özgür iradenin yok olması. Teistlerin anladığı şekliyle özgür iradenin gerçekten "özgür" olabilmesi için, Tanrı'ya inanma veya onu inkar etme kararımızın ebedi bir ödülü veya cezası bulunmamalıdır. Çünkü samimi ve gerçek bir inanç, zorlamayla olamaz. Tanrı'nın hesap verme sorumluluğu sistemi temelden hatalıdır çünkü özgür irade kavramını ortadan kaldırır ve samimi bir inancı imkansız hale getirir.

   Bu videoda Özgür İrade kavramı, teistlerin anladığı anlamda, yani insanoğlunun kendi kararlarını verme yeteneğine ve buna bağlı olarak da Tanrı'nın yasalarını kabul veya reddetme özgürlüğüne sahip olduklarını öngören anlamda kullanılacaktır. Mevcut dinlerin inananları, cennete giriş hakkının sadece yapılan iyiliklerle elde edilemeyeceğini iddia eder. Onların inancına göre ateistler ve diğer inançsız kişiler, gayet ahlaklı yaşamlar sürseler, fakirlere yardım etseler, zamanlarını gönüllü hayır işlerine adasalar ve benzeri “iyi” eylemlerde bulunsalar bile, Tanrı onları yine de "inançsız oluşları" ile yargılayacak ve cezalandıracaktır.

   Diğer yandan modern, felsefi ve bilimsel bir bakış açısıyla özgür irade kavramı, aslında bundan  çok daha karmaşık bir şeydir ve apayrı bir inceleme gerektirir. Gerçek hayatta Özgür İrade, tamamıyla "özgür" değildir. Videoda buna dair Sam Harris’in "The Moral Landscape" isimli kitabından ufak bir alıntı da bulunuyor ve şöyle diyor:

“Bütün davranışlarımızın kökeni, bilinçli bir bilgiye sahip olmadığımız biyolojik olaylara dayandırılabilir. Bunun her zaman Özgür İrade olarak öne sürülmesi bir yanılgıdır. Örneğin, bu konuda yaptığı ünlü deneyiyle tanınan fizyolog Benjamin Libet, beynin motor bölgelerinde meydana gelen faaliyetlerin, kişinin hareket etmeye karar verdiğini farketmesinden 300 milisaniye önce belirlenebildiğini göstermiştir (1983). Daha güncel bir çalışmada (2008), bir diğer laboratuvar fMRI (fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme) verilerini kullanarak bazı ‘bilinçli’ kararların, farkındalık aşamasına gelmelerinden 10 saniye önce, yani Libet'in ölçtüğü hazırlayıcı motor faaliyetlerinden de önce belirlenebildiğini göstermiştir. Gerçek, kaçınılmaz bir şekilde açıktır: Deneyimlerimin öznesi olarak "ben", bir düşünce veya niyet ortaya çıkmadan önce ne düşüneceğimi veya ne yapacağımı bilemem. Düşünce ve niyetler de, o anda benim bilincinde olmadığım fiziksel olaylar veya zihinsel değişimlerden kaynaklanır. "Özgür irade" kavramı, bilinçte ortaya çıkmakta olan düşüncelerin içeriğiyle özdeşleşirken hissettiklerimizi tanımlar. Özgür irade meselesi, felsefe seminerlerinde hiç de ilginç bir konu değildir. Özgür iradeye inanmak, hem dini anlamdaki ‘günah’ kavramını hem de ‘cezalandırıcı adalet’ fikrine sıkı sıkıya bağlı kalmamızı garantiler.” 

 

TÜM BÖLÜMLER:

   * Not: Bazı bölümlerin eksik olduğunu göreceksiniz. Onların çevirisini yapmadım çünkü bunlar bizleri çok ilgilendirmeyen, daha çok ABD ve Hristiyanlık çerçevesinde yapılan eleştirileri içeriyor. 

 

Yorumlar (2) -

  • Sam Harris'in Free Will isimli kitabının Türkçe satışını bulamadım.Henüz yok sanırım.Keşke onun da çevirisi yapılsa..Ne kadar çok isterdimFrown
  • Sam Harris'in kitabını "Ahlak'ın Coğrafyası" diye aratarak bulabilirsiniz, çevirisi var kitabın.

Yorum ekle