IMDB
Yönetmenliğini Mark Joffe'nin yaptığı 2001 tarihli yapımda, balıkçılık yaparak hayatını sürdüren ve teknesi bir yıldırım nedeniyle paramparça olan eski bir avukat, sigorta şirketinden zararının ödenmesini talep eder. Ancak sigorta şirketi poliçede yer alan “Tanrı’nın işi olan vakalarda şirketimiz zararı karşılamaz.” maddesini gerekçe göstererek, ödeme yapmayı kabul etmez. Adamımız da bunun üzerine Tanrı’ya dava açar (‘Bu madem Tanrı’nın işi, o zaman dava edilecek kişi de Tanrı olmalıdır.’ diyerek.) Dava süreci, sigorta şirketleri ile ortaklığa girişen kilise ve din adamlarının canını okur; ne de olsa 'Tanrı’nın dünyadaki temsilcileri' olduklarını iddia eden kurumlar olarak, bu yıkımın sorumlusu da onlardır. Onlara iki seçenek bırakılmış olur: Davayı kazanabilmeleri için ya Tanrı’nın gerçekten de zavallı bir adamın teknesini paramparça ettiğini kabul etmek (ve dolayısıyla mahkemede hakimin Tanrı'yı suçlu ilan etme ihtimaline ses çıkarmamak), ya da Tanrı’nın var olmadığını ispatlamak zorundadırlar. Tabi bu arada, “madem bu tür olaylar Tanrı’nın işi sayılıyor, o halde sigorta şirketinin ödemeyi kabul ettiği diğer vakalar başkasının işi mi oluyor?” gibi sorular da cevap bekler. Özünde de, insanların kendi çıkarları uğruna dini inançları nasıl kullandığına ve bu yolla başkalarını sömürdüğüne parmak basıyor film.
Filmin konusu, geçtiğimiz aylarda kiliseye dava açan ressam ile ilgili habere de çok benziyor. Bir yandan dini inançların içerdiği çelişkileri sorgulatırken, bir yandan da kapitalizmin insanları ezen yapısını da gözler önüne seren zekice kurgulanmış bu mizahi ve sevimli filmi izlemenizi öneririm. Oyunculuk fena olmasa da öyle çok başarılı değil, bu film bir sinema şaheseri sayılmaz yani. Hatta sonlara doğru "bilinmeyene" biraz kapı aralamış olsa da, spoiler vermek istemediğim için ufak tefek eleştirilerimi yazmayacağım. Ama sadece düşünsel kurgusu nedeniyle de olsa birçok övgüyü hak ettiğini düşünüyor ve keşke bu tür filmlerin sayısı artsa diyorum.