Beyinde bir “Tanrı noktası” yok

   Bu makaleyi konu alan haber, çeşitli yerli popüler bilim sitelerinde ve neredeyse bütün yerli haber kaynaklarında büyük bir çevirisi hatasıyla yayınlandı. İlgili haberlerde "Beyindeki Tanrı noktası maneviyatı artırıyor, Tanrı noktası bulundu!" şeklinde çevrilmişti. Bu yazının sonunda, çevirilerin yapılmış olduğu orijinal yazı kaynağı ve referans alınan makale verilmiştir. Dileyenler içeriği kontrol edebilir. Özetle aşağıda okuyacağınız çeviri bana aittir ve doğru çevirisi de budur. Söz konusu haber kaynaklarının da, ilgili habere ait bu çok büyük çeviri hatasını en kısa zamanda düzeltmelerini umuyorum.

   Bilim insanları bir süredir beyinde dini inançlardan sorumlu bir “Tanrı noktası” olabileceği üzerinde durmaktaydı. Yapılan yeni bir çalışma, bu varsayımsal “Tanrı noktası”nı aramaktansa, bireyin öz-yöneliminin nörofizyolojik sebeplerine odaklanmanın daha faydalı olacağını öneriyor. Missouri Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, dini inancın karmaşık bir fenomen olduğunu ve dini deneyimlerin çeşitli özelliklerinden beynin birçok farklı bölgesinin sorumlu olduğunu gösteren çalışmalarını tamamladılar. Ruhsal anlamda öz benliği aşma deneyiminin, beynin sağ parietal lobundaki etkinlik azalmasıyla bağlantılı olduğunu öne süren bir diğer güncel çalışmayı da göz önünde bulunduran Minnesota Üni.’deki araştırmacılar, bu çalışmanın bulgularını da doğrulamış oldu. Buna ek olarak, beynin frontal lobundaki etkinlik artışının da dini inançların işleyişinde etkili olduğunu belirlediler.

________________________________________ 

   Sağlık Uzmanları Okulu’ndan Prof. Brick Johnstone şöyle konuştu: “İnancın nörofizyolojik temelini bulduk ancak bu, beynin belirli tek bir bölgesiyle sınırlı değil. Dini inançlar, beynin birçok bölgesini kullanan çok daha dinamik bir kavram. Bazı bölgeler daha baskın etkiye sahip, ancak hepsi bir arada çalışarak bireyin dinsel deneyimlerini kolaylaştırıyor.” 

   Yapılan bu en güncel çalışmada Johnstone, beyinlerinin sağ parietal lobunu etkileyen travmatik beyin hasarına sahip olan 20 bireyi inceledi. Sağ parietal lob, sağ kulağın birkaç cm. üzerinde bulunan bir bölgedir. Johnstone bireyleri dini inanç düzeylerine (örneğin mutlak bir güce kendilerini yakın hissetme, yaşamlarının ilahi bir planın bir parçası olduğuna inanma vb.) göre sıralayarak araştırmayı yürüttü. Bu çalışmaların sonunda, sağ parietal loblarında daha fazla hasar olan bireylerin, yüce ve mutlak bir ilahi varlık inancına daha yatkın olduğunu buldu.  

   Johnstone şöyle dedi: “Nörofizyoloji dalında yapılan araştırmalar, beynin sağ bölgelerindeki bozuklukların kişinin kendi varlığına odaklanmasını azalttığını göstermiştir. Bizim çalışmamızın da aynı bölgedeki hasarın, kişinin dini inançlara yatkınlığını artırdığına işaret etmesi; bu inançların, kişinin kendisine odaklanmasındaki azalma ile birlikte seyrettiğini gösteriyor. Bu durum, insanların kendilerinden çok başkalarının esenliğine önem vermelerini öneren birçok kutsal metinde yazılanlarla da uyumludur. Birey, kendi benliğine daha az yöneldiği zaman (ki bu durum, beynin sağ lobundaki etkinliğin azalmasıyla bağlantılıdır), bireysel varlığının ötesine geçip bir Tanrı veya Nirvana ile bağlantılı olma hissine yaklaşır. Bu, daha büyük bir gücün parçası olma hissidir."

   Johnstone, beynin sağ bölgesinin öz-yönelimle, sol bölgesinin de başkalarıyla kurdukları iletişimle ilişkili olduğunu belirtiyor. Johnstone sadece beyin hasarına sahip kişileri incelemiş olsa da, daha önce sağlıklı beyinlere sahip olan Budist meditasyoncuları ve Fransisken rahibeleri üzerinde yapılan çalışmalar da bu kişilerin beyinlerinin sağ bölgelerinin etkinliğini azaltmayı öğrenebileceğini ve böylece meditasyon ve dua işlemleri sırasında edindikleri dini hazzı artırabildiklerini göstermiştir. Johnstone bunun piyano çalmaya benzediğini söylüyor, yani beyninize bu konuda ne kadar antrenman yaptırırsanız, piyano çalmaya o kadar yatkın olur. Aynı durum ruhani deneyimler için de geçerlidir. 

   Johnstone bütün bunlara ek olarak, bireylerin kiliseye ne sıklıkta gittikleri veya dini programları ne sıklıkta dinledikleri gibi birtakım inanç temelli etkinlikleri ve ibadetleri yerine getirme sıklıklarını da hesaplamıştır. Frontal lobdaki etkinliği ölçerek, bu bölgedeki etkinlik artışı ile bu tür dini etkinliklere iştirak etme düzeyleri arasında belirgin bir bağlantı olduğunu saptamıştır. 

 

Şekil: Resimdeki nöroradyolojik görüntü, hasarlı bir sağ parietal loba aittir. Beyinlerinde bu tip hasarlar bulunan bireyler, mutlak bir güç veya Tanrı fikrine inanmaya daha meğillidir. 

   Yapılan bu araştırma, dini inançlar hakkında herhangi bir iddiada bulunmazken, beynin farklı ruhani deneyimlere ne şekilde etki ettiğini gösteriyor. Bu, tek tanrılı dinler için Tanrı, Yehova veya Allah, Budistler için Nirvana veya ateistler için evrenle bağlantılı olma düşüncesi olabilir. Prof. Johnstone, bunun kendisi için Led Zeppelin’in müziklerini dinlerken hissettikleriyle eşdeğer olduğunu itiraf ediyor: "Stairway to Heaven dinlerken adeta kayboluyorum.” 

 

   Çeviri ve derleme: felis agnosticus

   Bu yazı, ScienceDaily ve Huffingtonpost sitelerinde yayınlanan yazılardan çevrilerek derlenmiştir.

   Kaynak makale: 

  1. Brick Johnstonea, Angela Bodlinga, Dan Cohenb, Shawn E. Christc & Andrew Wegrzync. Right Parietal Lobe-Related “Selflessness” as the Neuropsychological Basis of Spiritual Transcendence. International Journal of the Psychology of Religion., 2012 DOI:10.1080/10508619.2012.657524
  2. Distinct “God Spot” in the Brain Does Not Exist, MU Researcher Says, University of Missouri News Bureu

Şunlar da ilginizi çekebilir:

 

 

Yorumlar (3) -

  • Men kopyaladim... Amma qorxma, turk dilinde yaxwi anlamiram, tercume etmek ucun kopyalamiwam...
  • Farklı bir şekilde inanç ve anti tezi olan inançsızlığın devinimini biyolojik indirgemeciliğe indirirsek konu emergence kavramı gibi niceliklerin nitelik oluşturmasına kadar gider.Matematik de bulunan soyut uzaylar gibi.
    csjarchive.cogsci.rpi.edu/.../paper0782.pdf

Yorum ekle