Gerçek, fiziksel anlamda bir zaman yolculuğunu hâlâ sadece bilimkurgu filmlerinde görebiliyor olsak da, zihinsel zaman yolculuğu sürekli yaptığımız bir şeydir. Hattâ zamanımızın büyük bir kısmını geçmişi ve geleceği düşünerek geçiriyor oluşumuz, Mark Twain’in şu sözleri sarf etmesine neden olmuştur: “Hayatım, birçoğu hiç gerçekleşmemiş trajedilerle dolu.” Bu ilginç durumu anlayabilmemiz için bellek (hafıza) kavramına biraz daha yakından bakmamız ve onun evrimsel süreçlerini aydınlatmamız, dolayısıyla da insan belleğiyle diğer hayvanlarda gözlemlenen bellek örneklerini karşılaştırmamız gerekiyor.
Yakın zamana kadar insan belleği üzerine yapılan çalışmalar, referans bellek (uzun süreli bellek) ile işler bellek (kısa süreli bellek) arasındaki farkın anlaşılmasına dayanıyordu. İkisini ayırt etmek her zaman kolay olmasa da, referans belleğin daha çok kişinin artık ilgilenmediği anılarla ilişkili olduğu kabul edilir. İşler bellek ise öğrenme, akıl yürütme, kavrama, karşılaştırma vb. karmaşık bilişsel süreçlerin gerektirdiği bilgileri kısa bir süreyle akılda tutmamızı ve kullanmamızı mümkün kılan, sınırlı kapasiteye sahip bir bellek sistemidir.
Referans bellek iki türe ayrılır: 1- Sıkça tecrübe edilmiş yeteneklerle (bisiklete binmek gibi) ilgili olan yöntemsel bellek 2- Bilinçli erişime açık olup olgular, bilgiler, kurallar ve olaylarla ilgili olan bildirimsel bellek.
Bildirimsel bellek de ikiye ayrılır: a) Semantik (anlamsal) bellek b) Epizodik (bölümsel) bellek
Bunlardan epizodik bellek diye tabir edilen bellek sistemi 1972 yılında Endel Tulving tarafından tanımlanmıştır ve geçmişte meydana gelmiş olan, açıkça belirlenebilen otobiyografik olaylarla (örneğin belli yerler, zamanlar, ilişkili duygular ve diğer bağlamsal bilgiler) ilişkilidir. Mecazen söylemek gerekirse, “zamanda geriye giderek” belli bir zamanda ve yerde meydana gelen bir olayı hatırlamamızı ve onu yeniden yaşamamızı sağlar. Semantik bellek ise şartlardan ve çevreden bağımsız gerçeklerle ilgilidir; örneğin “arı sokması can yakar” gibi basit gerçekleri hatırlamaya yarar. Fakat bir arıya gazeteyle vurmaya çalıştığınızda arının sinirlenip sizi soktuğunu hatırlamak, epizodik belleğin görevidir. Epizodik belleğe kaydedilen olaylar, epizodik öğrenmeyi (örneğin bir davranış değişikliğini) de tetikleyebilir.1,2 Örneğin köpek saldırısına maruz kalan bir kişide gelişen köpek korkusu, epizodik öğrenme sürecinin ürünüdür.
Bazı araştırmacılar3 sadece insanların zamanda geriye (epizodik bellek) ve ileriye gitme (geleceği tahmin etme ve ona yönelik plan yapma) yeteneğine sahip olduğunu ileri sürmüştür. Fakat birçok hayvandan4 (primatlar, yunuslar, sıçanlar, güvercinler ve çalı kargaları) elde edilen veriler, bu hayvanların hangi olayın ne zaman ve nerede gerçekleştiğine ilişkin kişisel anılarını hatırlayabildiğini ve beklenmedik sorulara yanıt verebildiğini göstermektedir. Tulving’in zihinsel zaman yolculuğuna ilişkin güncel tanımına göre bazı hayvanlar (primat ve çalı kargaları) kaşık testini geçmeyi başarmıştır; diğer bir deyişle bu hayvanlar gelecek için plan yapabilmektedir. (Kaşık testi: Farz edin ki deniz kenarında geçireceğiniz tatil için valiz hazırlıyorsunuz. Bulunduğunuz yerde hava soğuk da olsa, gideceğiniz tatil yöresinde havanın sıcak olacağını düşünerek valize şort, mayo, terlik, güneş gözlüğü vb. eşyalar koyarsınız. Bu noktada kendinizi deniz kenarındaymış gibi hayal eder -bu bir simülasyondur- ve ihtiyaç listenizi ona göre belirlersiniz. Tulving (2005) bu tür simülasyonlara kaşık testi adını veriyor.) Kısacası, biz insanlar zihinsel zaman yolculuğu konusunda çok gelişmiş bir yeteneğe sahip olsak da, diğer hayvanların da böyle bir yeteneğe sahip olduğunu gösteren kanıtlar artmaktadır.
Bunlardan birisi İsveç - Furuvik Hayvanat Bahçesi’nde yaşayan Santino. Santino insanlardan pek de hoşlanmayan ve 1997 yılından beri gelen turistleri uzaklaştırmak için onlara taş atma yoluna giden bir şempanze. İlerleyen yıllarda tekniğini daha da geliştirerek kurbanlarını pusuya düşürmenin farklı yollarını keşfeden Santino, biriktirdiği taşları gizli bir yerde istifleyip şüphe çekmemek için bu taş yığınından birkaç metre uzakta durmanın çok daha işe yarar bir yöntem olduğunu fark etmiş. Onun bu davranışına kanarak Santino’nun kendilerini taş yağmuruna tutmayacağını düşünen ve ziyaretlerine devam eden turistler, hiç beklemedikleri bir anda gizli zulasına yaklaşıp oradan aldığı taşları kendilerine fırlatan Santino’nun saldırısıyla karşılaşmış. Santino’nun bu hünerli ve geliştirilmiş taş fırlatma teknikleri, onu dünyaca ünlü bir şempanze ve hayvan davranışlarını inceleyen bilim insanları açısından da yoğun bir ilgi alanı haline getirmiş durumda.
Resim: Santino’yu inceleyen bilim insanlarından birisi olan M. Osvath’ın 2012 yılında çektiği bir fotoğrafta Santino’yu ve istiflediği taşları görüyorsunuz.
Bir hayvan geçmişte dünyayla etkileşime girdiği zamanları epizodik belleği aracılığıyla hayal edebiliyorsa –Santino’nun elinde bir taş tuttuğu fark edildiğinde başarısızlıkla sonuçlanan saldırı girişimini hatırlaması veya bir arıyı gazeteyle kovaladığınızda yaşadıklarınızı hatırlamanız gibi– bu hayvanın kendisini gelecekte yaşanabilecek benzer bir senaryo içinde hayal etmesi ve davranışlarını ona göre planlaması da gayet olasıdır. Santino taşlarını gizlemeyi tercih edebilir veya siz de arıyı kızdırmaktan vazgeçebilirsiniz. İşte bilim insanları, bireyin hem geçmişte hem de gelecekte kendisini ve davranışlarını “zihin gözünden” canlandırması anlamına gelen bu olaya zihinsel zaman yolculuğu adını veriyor.
Burada Santino’nun geçmiş deneyimlerinden bir şeyler öğrendiğini ve geleceğe yönelik plan yaptığını görüyoruz. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, bu özelliklerin uzun süre sadece insanlara özgü olduğu düşünülüyordu. Fakat Kentucky Üniversitesi’nden psikolog Thomas Zentall tarafından yayınlanan güncel bir makale, bu karmaşık yeteneğin insanlara özgü olmadığını öneren çalışmalardan sadece birisi. Zentall epizodik belleğe dayanan zihinsel zaman yolculuğunun Santino gibi insan olmayan primatlarda, sıçanlarda, çalı kargalarında, yunuslarda ve güvercinlerde de gözlemlendiğine işaret ediyor. Özellikle çalı kargaları, yemek saklama davranışlarını planlama konusunda oldukça yetenekli görünüyor. Bu kargalar deneysel koşullar altında, ertesi gün aç olacaklarını bildikleri bölgelere yemek saklamış ve en sevdikleri besin maddelerinin de gelecekte her zaman ulaşabilecekleri yerlerde olmasını garanti etmiştir.5
Diğer yandan, hayvanların da insanlar gibi zihinsel zaman yolculuğu yapabildiği görüşüne yönelik itirazlar da sürmektedir. Queensland Üniversitesi’nde görevli psikolog Thomas Suddendorf’a göre, “insandışı hayvanlardaki epizodik belleği veya gelecek simülasyonlarını göstermek adına sürdürülen dahiyane çalışmalara rağmen, hayvanların insanlarda görülen esnek sağduyuya sahip olduğuna ilişkin yeterince kanıt yoktur.” Suddendorf’a göre, “çalı kargası gibi hayvanlar yemek saklama alışkanlıklarından en iyi şekilde yararlanmak adına davranışlarını uyarlayabiliyor olsa da, benzeri bir esnekliği başka uzmanlık alanlarında gösteremiyor; oysa insanlar hemen hemen her olayı simüle edip, sonra da onu olabilirlik ve çekicilik düzeyine göre değerlendirebiliyor.”
Suddendorf’un aksini savunan Zentall yakınlarda güçlü bir yandaş da edinmiş bulunuyor. Üstelik bu isim eskiden Suddendorf’la birlikte, epizodik belleğin yalnızca insana özgü bir yetenek olduğunu savunan Michael Corballis’ten başkası değil. Corballis aynı zamanda zihinsel zaman yolculuğu kavramının da isim babalarından birisi (Suddendorf ile birlikte, 1997). Suddendorf ve Corballis daha önce, sağlanmaları halinde bu yeteneğin hayvanlarda da var olduğunu gösteren bir dizi kriter belirlemişti. (İnsan çocukları 4 yaşına geldiklerinde bu kriterleri sağlıyor; sadece benzer kutulardan edindikleri deneyimlere bakarak, daha önce hiç görmedikleri bir kutuyu açmak için doğru anahtarı seçebiliyor.) Hayvanlarsa buna benzer bir çözümü, ancak aynı test malzemelerine aynı ortamda maruz kalarak edindikleri tekrarlayan deneyimler sonucunda ulaşabiliyor; dolayısıyla problemleri zihinsel zaman yolculuğuyla değil, çağrışımsal öğrenme yoluyla çözüyor olabilecekleri göz önünde bulunduruluyor. Corballis bu yılın başlarında, hayvanların bu kriterleri sağlamadığı yönündeki fikrini değiştirmesine sebep olan kanıtlar bulunduğunu söyledi. Ancak Corballis’in fikrini değiştiren kanıt hayvanların davranışlarıyla ilgili çalışmalardan değil, hayvan beyinleri üzerinde yapılan araştırmalardan geldi. Corballis görüşlerini şöyle dile getirmişti6: “Zihinsel zaman yolculuğu, evrim sürecinde çok eskilere dayanan nörofizyolojik temellere sahiptir ve bazılarının (bir zamanlar benim de) iddia ettiği gibi insanlara özgü değildir.”
Sıçanlardaki beyin faaliyetlerine bakılarak yapılan bir çalışmaya7 göre de sıçanlar sorunların çözümünü zihinlerinde (bu durumda beynin hipokampus bölgesinde) canlandırıyor olabilir. Araştırmacılar, gün boyu labirentlerin içinde koşuşturan sıçanların uyurkenki beyin nöron aktivitelerini ölçmüş ve hipokampus bölgesi üzerinde durmuş. (Hipokampus, sıçanın beyninde labirentle ilgili zihinsel haritaların depolandığı yerdir.) Buna göre, uyuyan sıçanlar sadece labirentin içinde geçtikleri yerlere ilişkin geçmiş deneyimlerini değil, geçmeyi düşündükleri ama hiç geçmedikleri labirent bölgelerini de zihinlerinde canlandırıyor. Corballis’e göre bu durum, sıçanların zihinsel zaman yolculuğu yapabildiğinin nörofizyolojik kanıtı niteliğinde.
Altta yatan beyin aktivitesine bakılmaksızın bu görüşü destekleyen başka kanıtlar da var. Örneğin bir deneyde8 mama ödülünü almak için gerekli olan aleti bulup kullanan bonobo ve orangutanlar bir sonraki gün de benzer bir testle karşılacaklarını düşünerek, akşam uyudukları bölgeye çekilirken yanlarına bu aleti almış ve ertesi gün de yine bu aleti kullanarak mama ödüllerini elde etmeye çalışmışlar.
Gözlemlenen bu yetenekler, eski insanların ertesi gün yapacakları mamut avı öncesinde sergilediği davranışlardan çok da farklı değil. O halde hayvanlarda zihinsel zaman yolculuğuna ilişkin neden daha fazla örnek görmüyoruz? Çünkü başarılı mamut avları gerçekleştirmek veya aya gitmek için gerekli olan insan zekâsı ve becerisi sadece epizodik belleğe bağlı değildir; bilhassa düşüncelerimizi ve planlarımızı dil yoluyla aktarma yeteneği, şimdilik bildiğimiz başka hiçbir hayvanda bulunmuyor. Ayrıca biz insanların hem kendimizin, hem de başkalarının zihnini nasıl algılayabiliyor olduğumuzla ilgili sorular da cevap bekliyor. Bir hayvanın kendisini anılarının veya gelecek planlarının belli bir noktasına yerleştirebilmesi, yani zihinsel zaman yolculuğu yapabilmesi için büyük ihtimalle bir tür bilinç veya kendini-tanıma becerisi gerekiyor. Dolayısıyla bu konudaki tartışmaların büyük çoğunluğu bilincin kanıtı olarak hayvan davranışlarının mı, yoksa nörolojik faaliyetlerin mi sayılması gerektiği etrafında dönüyor.
Bilinç, kara kutunun merkezindeki elmas niteliğinde ve bu soruların yanıtını alabilmemiz için de hakkında çok daha fazla araştırma yapılması gerekiyor. Zentall gelecekte yapılacak çalışmaların, hayvanların zihinsel zaman yolculuğuna benzer başka yeteneklere de sahip olduğunu ortaya koyacağı görüşünde. Bu konuda kesinlikle haklı. Ama hayvan zihni dediğimiz kara kutu günbegün aralandıkça, bilim insanları da karanlıkta beliren yeni şekiller konusunda fikir ayrılığına düşmeye devam edecek; ta ki bilinç muamması tam anlamıyla çözülene kadar. Sizi bilmem, ama ben yeni gelişmeleri heyecanla bekliyor olacağım.
Referans makaleler:
1. Terry, W. S. (2006). Learning and Memory: Basic principles, processes, and procedures. Boston: Pearson Education, Inc.
2. Baars, B. J. & Gage, N. M. (2007). Cognition, Brain, and Consciousness: Introduction to cognitive neuroscience. London: Elsevier Ltd.
Kaynaklar:
Şunlar da ilginizi çekebilir: