Yaratılışçıların evrim karşıtlığı iddialarında sıklıkla kullandıkları argümanlardan birisi, Darwin’in ırkçı ve Türk düşmanı olduğudur. Bu iddia doğru olsaydı bile bilimsel bir kuram olan evrimin geçerliliği bakımından ne değişirdi? Hiçbir şey! Yazının en sonunda bu mantık hatasına kısaca değindim, ancak ilk olarak gelelim iddianın kendisine ve yaratılışçıların yalanlarını teşhir etmeye.
Evrim karşıtları bu iddiaya referans olarak, Darwin’in W. Graham’e 3 Temmuz 1881 yılında yazdığı mektubu kullanır. Fakat söz konusu mektupta yer alan meşhur paragrafın doğru çevirisi ile yaratılışçıların bilinçli olarak yanlış çevirdiği hali birbirinden oldukça farklıdır. Hepimizin bildiği gibi, insanların İngilizce bilmemelerinden bu şekilde faydalanarak onlara yanlış bilgi aktarmak ve kanıtları çarpıtmak, yaratılışçıların sık başvurduğu bir yöntemdir.
Orijinali:
“The more civilized so-called Caucasian races have beaten the Turkish hollow in the struggle for existence. Looking to the world at no very distant date, what an endless number of the lower races will have been eliminated by the higher civilized races throughout the world.”
Doğru çevirisi:
“Kafkas ırkları olarak bilinen daha uygar ırklar, varoluş mücadelesinde Türkler’i geride bırakmıştır. Dünyanın hiç de uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, çok sayıda düşük seviyeli ırkın daha yüksek ve uygar olanlar tarafından dünyanın her yerinde ortadan kaldırılacağını görüyorum.”
Bir de yaratılışçıların çevirisine bakalım:
“Avrupa ırkları olarak bilinen medeni ırklar, yaşam mücadelesinde Türk barbarlığına karşı galip gelmişlerdir. Dünyanın çok uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, bu tür aşağı ırkların çoğunun medenileşmiş yüksek ırklar tarafından yok edileceğini görüyorum." (hatta "...yok edilmelidir" diye çevrildiğini de gördüm.)
Görüldüğü gibi, İngilizce metinde ne Türkler’in “barbar” olduğundan ne de "aşağı ırkların yok edilmesi gerektiğinden" bahsedilmektedir. Darwin sadece “diğerlerinden daha gelişmiş ırklar (daha uygar toplumlar)” ifadesini kullanmış ve gayet de tutarlı bir tespitte bulunmuştur. İnsanlık tarihinde az gelişmiş toplumlar gerçekten de daha gelişmiş toplumlar tarafından sömürülmüş ve farklı biçimlerde sömürülmeye devam etmektedir. Bu şekilde ortadan kaldırılan veya kaldırılmaya çalışılan toplumlar gerçekten de olmuştur; bunun güncel örnekleri de fazlasıyla mevcuttur. Bu gerçeğe parmak basmak, bir insanı “ırkçı” yapmaz.
Evrim karşıtları, söz konusu yanlış çeviriyi öne sürerek bu çarpıtmayı daha da ileri götürür; sanki Darwin bu söylediklerinin gerçekleşmiş olmasından memnunmuş, ırkları aşağı veya yüksek diye ayırıp aşağı ırkların yok edilmesini istiyormuş gibi sunarlar. Çevirinin açıkça yanlış olması bir yana, Darwin’in eserlerine ve ifade tarzına biraz da olsa aşina olan bir kişi, bu tür kelimelerin zaten onun tarzına da uygun olmadığını hemen anlayacaktır. O, kendisine en ağır hakaretleri edip onu ölümle tehdit edenlere bile bu şekilde hitap etmemiştir. Kullandığı en ağır kelimeler, köle olarak kullanılan yerli halklara işkence eden (özellikle de İspanyol ve Portekizli) köle sahipleri ve tüccarlarına yöneliktir.
Yaratılışçılar yine buna benzer çarpıtmalar yoluyla (örneğin, Darwin’in Afrika ve Avustralya yerlilerine “yabaniler, vahşiler, barbarlar” diye hitap ettiğini öne sürerek) ırkçılık suçlamalarında da bulunurlar. Oysa Darwin ırkçı olmadığı gibi, kölecilikle mücadeleyi nesiller boyu sürdüren bir aileden gelmekteydi ve kendisi de ateşli bir kölelik karşıtıydı (bkz: Darwin 1913, özellikle 21. bölüm). Irkçılığın beslendiği ortamı yaratan temel etmen, kölecilikti. Misyoner din adamları ise çekilen acıların perde arkasındaki ortaklarıydı. Hattâ Darwin, Beagle gemisiyle çıktığı yolculuk sırasında kız kardeşi Catherine Darwin’e yazdığı mektupta (1833) şöyle demiştir:
“İngiltere köleliği tamamen kaldıran ilk Avrupa ulusu olsa, bu onun için ne kadar övünülecek bir şey olur! İngiltere’den ayrılmadan önce, köleliğin olduğu ülkelerde yaşadıktan sonra tüm düşüncelerimin değişeceği bana söylenmişt; şu anda farkında olduğum tek değişiklik, zenci karakteri hakkında bende çok yüksek bir takdirin oluştuğudur. Böyle neşeli, içten, dürüst ifadeli ve böylesine sağlıklı, kaslı bedenlere sahip bir zenci görüp ona karşı sevecenlik duymamak olanaksızdır...” (Henrika Kuklick, New History of Anthropology, Blackwell, 2007, s.227. Ayrıca bkz. Darwin Correspondence Project, “206. Mektup,” 27.03.2018.)
Üstelik Darwin bunları, evrim karşıtı (yaratılışçı) bilim insanlarının zenciler ile beyazların farklı ırklar olduğunu ve Tanrı tarafından farklı zamanlarda yaratıldıklarını iddia ettikleri bir dönemde söylemiştir. Darwin’in zamanında İngiliz halkının çoğunluğu, zencileri aşağı bir ırk olarak görmekteydi. Bu çağda yaşamış bir insan olarak Darwin, zamanına göre oldukça liberal görüşlere sahipti. Yaşadığı dönemde dini akımlardan da beslenen bu ırkçı görüşler göz önüne alındığında, kendisine yapılan “ırkçılık” suçlamalarının ne kadar yersiz ve haksız olduğunu daha da net bir şekilde kavrayabiliriz. Yaratılışçılar bir zamanlar kendi savundukları çarpık fikirleri, bunların her zaman karşısında durmuş olan Darwin'e mâl etmeye çalışmaktadır. Bu gerçekten de içler acısı bir karalama kampanyasıdır.
Irkçılık iddialarında kullanılan bir diğer argüman, Darwin'in “Doğal Seçilim Yoluyla Türlerin Kökeni ya da Yaşam Mücadelesinde Ayrıcalıklı Irkların Korunumu Üzerine" isimli kitabında yer alan “ayrıcalıklı ırkların korunumu” ifadesidir. Buradaki "ırk" kavramı insan ırklarını değil, canlı türlerini ve çeşitliliği ifade eder; doğada ortaya çıkan çeşitliliğin bazılarının şartlara bağlı olarak daha başarılı bir şekilde sürdürüldüğüne ilişkin bilimsel gerçeğin altını çizer. Hattâ bu kitabında insanın evrimine dair yok denecek kadar az bilgi vardır; esas olarak hayvan türleri ele alınır. Dahası Darwin, gerçek bir takson basamağı olmayan "ırk" kelimesinin bu şekilde kullanılmasına da karşıdır; bu nedenle kendi yazılarında çoğu zaman "sözde-ırklar" demeyi tercih eder.
Darwin yukarıda da değinildiği üzere sadece kölelik karşıtı değil, dini akımların güdümünde doğan ve Tanrı’nın zencileri beyazlardan farklı zamanlarda yarattığını savunan yaratılışçı akımların da karşısında durmuş, bu akımların kaynağı olan poligenizm'e şiddetle karşı çıkmış; onun aksi olan monogenizmi savunmuştur. Darwin’in desteklediği monogenizm akımı, o dönemde antropologların yaygın kanısının tam zıttıydı. Dolayısıyla evrim karşıtı kaynaklarda bunun tam aksinin iddia ediliyor olması büyük bir çarpıtma ve her şeyden öte, bu önemli ve cesur bilim insanına yapılan büyük bir haksızlıktır. Darwin'e ırkçı demek düpedüz yalan söylemektir.
* Poligenizm: Farklı insan ırklarının farklı kökenlere sahip olduklarını savunan görüş.
* Monogenizm: Bütün insanların aynı türe ait oldukları ve ırkların da, bu türün çeşitli varyantları şeklinde ortak bir kökenden türemiş olduklarını savunan görüş; ki Darwin'in görüşü de bu yöndedir.
Darwin gerçekten de ırkçı ve Türk düşmanı olmuş olsaydı ne değişirdi?
Bu da apayrı bir konudur. Gördüğümüz gibi gerçekler böyle değil; ama yaratılışçıların iddiaları doğru olsaydı bile bu durum, evrim teorisini ve ona dair bilimsel kanıtların geçerliliğini zerre kadar etkilemezdi. Darwin’in veya kişilerin şahsi fikirlerinin, evrimle veya bilimsel gerçeklerle ilgisi yoktur. Bu açıkça, adam karalama (ad hominem) argümanı kullanılarak yapılan klasik bir mantık hatasıdır.
Kaldı ki, basit bir akılcı çıkarım bile evrim teorisine yüklenmiş olan bu yersiz iddiayı geçersiz kılmaya yeter. Evrim teorisi, insan ırklarını aşağı veya yukarı şeklinde ayırmadığı gibi; sadece insanların değil, bütün canlıların ortak atadan türediğini söyleyerek onları birbiriyle akraba yapan, doğaya ve canlılara olan bakış açımızı tamamen değiştiren ve hepsini ortak geçmişimizin birer parçası kılan kapsayıcı bir bakış açısı sunar. Ve yine aynı şekilde, bu böyle olmasaydı da, bilimsel gerçekler şahsi fikirlerden zerre kadar etkilenmeyeceği için, konuyla ilgisiz bir argüman olurdu. Hiçbir canlı diğerinden daha aşağılık veya üstün değildir, her canlı yaşadığı ortama en iyi şekilde uyum sağlamaya çalışır. Bunu başaramayanların nesli tükense bile, bunlara aşağılık canlılar demeyiz (en azından evrimi anlayan bir kişi bunu demez). Örneğin, dinozorlar kendi yaşadıkları yaklaşık 135 milyon yıl boyunca gayet başarılı bir hayvan grubuyken, şartların değişmesiyle dezavantajlı konuma düşmüşlerdir.
Öne sürülen iddiaları araştırmadan kabul eden kişiler, bu tür basit ve bilinçli çarpıtmalardan kaynaklanan evrim karşıtı propagandalara kolaylıkla kanmaya devam edecektir. Lütfen önce araştırın, sorgulayın; ve fikirlerinizi provakasyonlara değil, gerçeklere dayandırın. Darwin'in kitaplarını, mektuplarını, kişisel notlarını okuyan birisi zaten bu iddiaların ne kadar komik ve yersiz olduğunu anlayacaktır.
Şu yazılar da ilginizi çekebilir:
Yararlanılan kaynaklar:
1. Darwin, Charles. 1913. Voyage Round the World of H.M.S. Beagle, 11th ed. London, John Murray.http://pages.britishlibrary.net/charles.darwin/texts/beagle_voyage/beagle21.html
2. "Harun Yahya Safsatası ve Evrim Gerçeği" kitabındaki ilgili bölümden alıntılar içermektedir; Bilim ve Gelecek Kitaplığı (s.244)
2.1. Kitaptaki ilgili bölümde bulunan yazılar, Türk Biyologlar Derneği üyesi sayın Prof. Dr. Haluk Ertan’ın Cumhuriyet Bilim&Teknoloji ekinde çıkan yazısının derlemesi niteliğindedir; 9 Şubat 2007,1038/21
3. TalkOrigins